32.Bölüm: Geçmişin Celladı

3.5K 312 258
                                    


Oy vermeyi ve bolca yorum yapmayı unutmayın aşk bahçelerimmm❤️

Keyifli okumalar!

*DİKKAT! Bu kitapta intihar, psikolojik ve fiziksel şiddet, cinsellik, madde kullanımı, küfür gibi olaylar bulunmaktadır. İçerik olumsuz örnek oluşturabilir, rahatsız edici ya da tetikleyici olabilir. Yaşı küçük olanlar ve hassas kişiler için uygun değildir. Yetişkin okurlar içindir.

*

32.Bölüm: GEÇMİŞİN CELLADI

*

NOA DAYTON

Ravebelg Kasabası

"Paul!"

Pencerelerden içeri sızan ve holü yarım yamalak aydınlatan sokak ışıkları sayesinde gördüklerim beni dehşete düşürmüştü.

Merdivenleri inerken titreyen bacaklarıma hâkim olmak güçtü. Ayaklarımın birbirine dolanmaması ve merdivenleri yuvarlanarak inmemek için sandığımdan çok daha yavaş inerken merdivenin tırabzanını bir an olsun bırakmadım.

"Paul!"

Yerde yüz üstü, baygın şekilde yatan Paul'un yanına ulaşır ulaşmaz dizlerimin üzerine çöküp omuzlarından sarstım. Işığı açmak aklıma gelmediği için yoğun karanlıkta hiçbir şey göremiyordum fakat elime bulaşan sıcaklığın sebebini anlamak hiç de zor olmadı.

Kan...

Paul'un kanı ellerime bulaşmışken ve katilin hala evde olup olmadığını bilmezken çaresizce etrafa bakındım.

"Paul uyan..." dedim son bir kez daha ama hiç kıpırdamadı bile.

Her ne kadar zor gelse de yerden destek alarak ayağa kalkıp holün ışıklarını yakmak için koşar adımlarla yürümeye başladım. Diressuara çarpınca üzerindeki vazolardan biri yere düşüp unufak oldu.

Işıkları açıp arkamı döndüğümde merdivenin alt kısmında korkuyla yatağına sinmiş Jeu'yu gördüm. O bile katilden korkup saklanmıştı.

Paul'un yanına döndüğümde sağlıklı düşünecek durumda olmadığımı biliyordum ama yine de yaptığım ilk şey nefesini ve nabzını kontrol etmek oldu.

Düzensiz de olsa nabzı hala atıyordu. Sıcak nefesi burnunun ucunda tuttuğum parmaklarıma dokununca gerginlikten tuttuğum nefesimi rahatça bıraktım. Paul yaşıyordu.

Dahası biraz önce katil odamdayken onu yanımda bulamadığım için Oyuncak Katili olabileceğini düşünmüştüm. Pişmanlıktan kalbim sıkışıyordu.

Başına aldığı darbe yüzünden yerde kanlar içinde yatıyordu. Teni buz gibiydi ve yarası oldukça derin görünüyordu. Kumral saçları kendi kanıyla ıslanmış ve kararmıştı. Ellerime bulaşan kanının sıcaklığı her saniye daha çok artıyor, tenimi yakıyordu.

Ambulans çağırmak aklıma geldi ama vakit kaybedemezdim. En iyisi onu hastaneye kendim götürmeliydim.

Arabasının anahtarlarının nerede olduğunu bilmiyordum. Portmantonun çekmecelerini karıştırmak için yeniden Paul'un yanından ayrıldım. Tanrıya şükür sandığımdan daha çabuk anahtarları bulunca askıdaki tişörtlerden birini de yanıma alıp Paul'a doğru koştum.

Tişörtü başına bastırdığımda hırıltılı nefesini duyup heyecanlandım. Kendine gelmesi işimi çok daha kolaylaştırırdı. Aksi halde boyu tahminimce bir doksan olan bir adamı arabaya nasıl taşıyacağımı bulsam iyi olurdu.

OYUNCAK MÜZESİ (+18)Where stories live. Discover now