16

4.6K 300 36
                                    

× × × × ×

  • Deniz •

  Her ne kadar bugünde evime yaklaşsam da Murat'ın nerede oturduğunu bilmediğim için, dünkü rüyamdan dolayı onu bir yerlerde görmeye korkuyordum. Hem olanlar hem de rüyam yüzünden onu görmeden, bir an önce eve varmak istiyordum. Çünkü gördüğüm şey rüyada olsa ayıptı. Bilinçli değildi ama normal birisi hakkında bilinçli bir şey olsa bile böyle ayıplı şeyler görmemeliydim.

  Adımlarımı hızlandırıp, sonunda eve ulaştım. Bugünde onu görmek gibi tehlikeden kurtulacağım için sevinç içerisinde apartmanımızdaki dış kapının şifresini girerken, Murat'ın bana adımla seslenmesiyle olduğum yerde kısa bir süre kaldım.

  "Deniz."

  Beni... Evime kadar takip mi etmişti? Ve ben etrafıma bakarak deli gibi ondan kaçıyor olmama rağmen bunu fark etmemiş miydim?

  "Dursana, az konuşalım."

  Rüyamda olanlar birdenbire aklıma akın etti. Yanmaya başlayan bedenimle geri önüme döndüm ve hızlıca apartmana girdim. Gördüklerim her zaman aklıma gelecek olsa da şu an onu göremezdim. Daha yeniydi. Onu görmeye cesaretim yoktu.

  "Deniz!"

  Adım apartmanda yankılandı. Bir şeyler daha fazla büyümesin ve apartmandakiler sesten dolayı ne olduğuna bakmak gibi bir şey yapmasınlar diye yüzüne bakmadan olduğum yerde öylece durdum. Yanıma gelerek beni kendisine çevirdi. Uysalca hareket ettim. Ancak yüzüne bakmadım. Bakmaya cesaretim yoktu...

  "Sen neden benden kaçıyorsun? Benden nefret mi ediyorsun?"

  Başımı ağırca iki yana salladım. Ondan nefret etmiyordum. Eğer birisinden nefret edecek olsaydım, o kişi normal bir erkekle öyle utanmasızca bir rüya gördüğüm için kendim olurdu.

  "O zaman beni görmek mi istemiyorsun?"

  Bu sefer dediğini başımı sallayarak onayladım. Onu görmek istemiyordum... Bu sayede de bu yersiz durumdan kurtulurdum. Kurtulurdum desem bile bu sefer de rüyama daha beter bir şekilde giriyordu.

  Yine yüzüne bakmadığım için olsa gerek öfkeyle soludu ve eliyle çenemden tutarak kendisine baktırdı. "Başını sallayıp durma, konuş benimle. Ben seni buraya kadar sen başını salla diye değil, benimle konuş diye takip ettim."

  Gözlerine bakacak cesaretim rüyam yüzünden olmadığı için gözlerimi kaçırdım ve elini iterek yüzümden çektim. "Dokunma bana. Konuşmadığıma göre bu seninle konuşmak istemediğim anlamına geliyordur, değil mi?"

  "Neden?"

  "Bir nedeni yok..."

  "Yalan söyleme."

  "Söylemiyorum. Sadece benden uzak dur."

  "Söylüyorsun."

  "Neden ısrar ediyorsun? Söylemiyorum dedim y-"

  Lafımı bitiremeden beni duvara doğru iteklediği için cümlem yarım kalmıştı. Sırtım duvarla birleşirken Murat sol kolunu yanıma, sağ kolunu ise göğsüme bastırıp, eliyle de çenemden tutarak ondan kaçırdığım bakışlarımı zorla gözlerine çıkardı. "Ben, senin bana yalan söyleyip söylemediğini anlayabiliyorum. Beni dediğine inandırmak için bana yalan söylemek yerine neden böyle davrandığını söylemelisin. Sana çok meraklı değilim ama nedenini söyle ki senden uzak durayım."

  "Bak meraklı da değilmişsin. Bu demek oluyor ki ben konuşmadan da gidebilirsin, değil mi?"

  "Cevap ver gideceğim."

  "Seninle konuşmak istemiyorum."

  "O gün beni sonuna kadar kışkırtıp, o yumruğu attırdığın için mi?"

  Başımı hayır anlamında iki yana salladım. O yüzden değildi. O zaman bilerek yapmış ve bir nevi kaşınmıştım bende böyle şeyler olacağını bilmeden.

  "Neden o zaman?

  O üsteledikçe suçluluk duygum git gide arttığı için kalbimin üzerine ağırlık çöküyor, bende ağlama hissi uyandırıyordu. Babamın dediği gibi kız gibiydim...

  "B-bir nedeni yok."

  Rezil bir insandım...

  Bu konularda hiç alâkası olmayan birisine karşı bir şeyler hissedip, hem de rüyamda öyle durumda görecek kadar. Babam bunda da haklıydı. İğrençtim. Ben de yeterince kendimden iğreniyordum. Bir de ona bunları söyleyip benimle dalga geçmesini ya da babam gibi onunda benden iğrenmesini istemiyordum. Neden kaçtığımı bilmemesi daha iyiydi.

  "Var. Var ki beni görünce Azrail görmüş gibi benden kaçıyorsun."

  "Yok dedim ya. Bırak beni."

  "Sana zarar vermediğim hâlde neden benden kaçtığını söyle bırakacağım. Kaç gündür düşünüyorum ve bunun için hiç mantıklı bir sebep bulamıyorum."

  "Bulmana gerek yok. Şimdi bırak beni. Apartmandan birisi falan çıkıp bizi böyle görünce yanlış anlayacak. Bu yaşımdan sonra aileme sorun çıkarmak istemiyorum."

  "Bir şey yapmıyoruz. Ne anlamak istiyorlarsa anlasınlar. Umurumda değil."

  Onu tüm gücümle itekleyerek kendimden uzaklaştırdım. "Tabii senin umurunda olmaz. Bu apartmanda yaşayan benim, sen değilsin! Birilerinin bunu görüp yanlış anlaması yüzünden ailemi hayal kırıklığına uğratamam!"

  Kaşları hafif çatılırken sessize yakın bir şekilde, "Hayal kırıklığı mı?" diye sordu. Daha çok bana sormak yerine kendi kendine konuşuyor ve böyle bir şeyi neden dediğimi anlamaya çalışıyor gibiydi. Ağırca başımı salladım. "Evet, hem de koca bir hayal kırıklığı." Aklıma babamın dedikleri birer birer akın ederken, ellerimi sıkıp güç bela konuşmaya devam ettim. "Bir düşünsene. Evleniyorsun, bir oğlun oluyor. Onu bu yaşlarına kadar tüm zahmetlerini çekerek büyütüyorsun. Ama bir bakıyorsun ki oğlun erkeklere götünü vermeye bayılan bir ibne çıkıyor... Sen böyle bir şeyi yaşamak ister miydin? Bunu yaşama düşüncesi beni bile ürpertirken aileme bunu yapamam. Babamı haklı çıkaramam. Böyle bir olay düşman götüne."

  Cümlem yüzünden hayal kırıklığı dolmaya başlayan bakışlarıyla anladım anlamında ağırca başını salladı. "Gerçekten... Birbirini seven insanlara sırf hetero bir ilişkisi yok diye onlara bu şekilde bakmanız midemi bulandırıyor. Seni başta o kızı susturmaya çalışınca onlardan farklı birisin sanmıştım. Ama sanırım yanıldım. Buraya kadar neden geldiğimi, neden kaçtığını bilmesem de şu andan itibaren sana da daha fazla diyecek bir şeyim yok. Bundan sonra her şey fakültede bana dediğin gibi olacak."

  Diyeceğini deyip son bir kez de olsa bana bakmadan öylece apartmandan çıktı. Boğazım bana dediklerini karşısında düğümlenmişti. Duvarda kayarak olduğum yere oturdum. Haklıydı. Ben... Gerçekten de onun dediği gibi iğrençtim... Ama böyle olması gerekiyordu. Herkes için en iyisi buydu.

  Yerdeki bakışlarımı kaldırıp arkasına bile bakmadan giden Murat'a baktım.

  Babamın dediği gibi her şey nasıl doğal olarak yaratıldıysa, o düzende ilerlemeliydi. Bunlar olmamalıydı. İki erkek, ya da iki kız birbirini bu şekilde sevmemeliydi... Bu yanlıştı.

  Peki ya neden beynim bana baskıyla tembihlenen şeyleri söyleyip tekrar ettirirken kalbim bu düşündüklerimin yanlış olduğunu söylüyordu? Neden ikisi de farklı bir şeyler söyleyip, beni acı bir ikilemde bırakıyorlardı?

  Murat, artık görüş alanımdan kaybolduğunda göz yaşlarımı daha fazla tutamayarak serbest bıraktım ve boğazımdaki yumrudan kurtulmak adına yutkundum.

  "Özür dilerim..."

× × × × ×

Decline • [bxb]Where stories live. Discover now