18

4.3K 279 52
                                    

× × × × ×

  "Sabır, hadi gel de iki lokma yemek ye. Okuldan geldiğinden beri bir şey yemedin. Hem içeride seni görmek isteyen birisi var."

  Deniz, kapıdan ona endişeyle bakan annesiyle kendisini kötü hissederek başını salladı ve yatağından kalktı.

  "Üzerimi değişip geliyorum anne."

  Annesi başını sallayarak oğlunu onayladı ve bakışlarını üzgün olduğu her hâlinden belli olan oğlunun üzerinde gezdirdi.

  Deniz annesinin bakışlarının odağı olduğunun farkındaydı. Ancak bunu umursamamaya çalışarak dolabından rahat bir eşofman altı ve tişört alarak tekrar yatağına adımladı. Annesinin gitmesi için "Anne, çık da üzerimi değiştireyim." dedi ve "Hem birisi bekliyor demedin mi? Eğer çıkmazsan üzerimi değiştirmeden gelemem." diye de ekledi.

  Ancak annesi oğlunun keyfini kaçıran şeyi öğrenmek adına odasına girdi ve daha rahat konuşabilmeleri adına kapıyı kapattı.

  "Oğlum... Canını sıkan ne-" derken Deniz annesine anlatamayacağı için hızla lafını böldü ve "Bir şey yok anne. Ne olduğunu ben de bilmiyorum." diye geçiştirici olmasını ümit ederek cevap verdi.

  "Sabır... Ben senin 19 yıllık annenim. Seni ben doğurdum, büyüttüm bu yaşına kadar getirdim. Sana bir şey olduğu zaman hissediyorum. Bak baban duymasın diye kapıyı da kapattım. Canını sıkan şey neyse bana anlat, beraber çözüm bulalım benim güzel oğlum."

  Kendi hatası yüzünden annesine karşı böyle davranmaması gerektiğinin farkındaydı. Hele bir de bu şekilde onunla iletişim kurmaya çalışırken. Kendisini daha fazla tutmayarak yanına gelen annesine sarıldı. "Sabah sesimi yükselttiğim için özür dilerim tontişim."

  Deniz cümlesini bitirince gözlerini yumdu ve hiçbir şey düşünmemeye çalışarak sadece annesinin sıcaklığını hissetmeye odaklandı. Belki de tek ihtiyacı buydu. Annesi de Deniz'e sarıldı ve yavaşça oğlunun sırtını sıvazladı. "Önemli değil. Senin bana bilerek sesini yükseltmeyeceğini biliyorum. Bu yüzden ne olduğunu söylemeyecek misin artık tontişine?"

  Başını ağırca iki yana salladı. Annesi de normalde her şeyini ona anlattığı için onu daha fazla zorlamamak adına, "O zaman kendini hazır hissedip, bana söyleyene kadar seni üzgün görmek istemiyorum." dedi. Annesi konuşmasına "Seni daha önce böyle gör-" diyerek devam edeceğinde Deniz daha fazla sessizliğini koruyamayarak "Anne..." diye başladı cümlesine. "Eğer sevmemem gereken birisini seversem ve onu sevmemin sonucunda da seni üzeceğimi biliyorsam... Tek seçenek olarak onu kendimden uzaklaştırmalıyım, değil mi?"

  Annesi başta sorusu karşısında şaşırdı. Çünkü Deniz'in şu an ona bir şey demeyeceğini düşünüyordu. Açılmasının verdiği mutlulukla tebessüm etti ve "Peki o da seni seviyor mu?" diye sordu.

  Deniz yine başını iki yana salladı. "Bilmiyorum."

  "Bilmiyorsun demek..." diyerek oğlundan ayrıldı ve yüzüne baktı. Oğlunu üzgün görmek onu da üzüyordu. Burukça gülümsedi ve "Aranızda herhangi bir şekilde iletişim oldu mu o hâlde? Ya da yakınlaşma gibi bir şey?" Annesinin anlayışla dediği cümlesi ile düşünmeye başladı Deniz. Tabii bu kişinin bir erkek olduğunu ve aralarında geçen olayları her detayıyla annesine söylemeyecekti. Ancak yine de olanları baştan hatırlamaya çalıştı.

  "Şöyle oldu." diyerek başladı cümlesine. "Onun hakkında fakültede bir dedikodu dönüyordu. Dönen dedikodu da kiminle kavga ederse etsin hiçbir zaman kavgayı kaybetmiyormuş ve karşısındaki kişilere acımıyormuş şeklindeydi. Ben de bunun gerçekliğini merak ettim. Sen ve ablam sayesinde kavgacı birisi olarak büyümediğim için dayak yiyeceğimi biliyor olmama rağmen bir keresinde ona mesaj attım ve arkadaşıma bakma bahanesiyle kavga etmeye çağırdım."

Decline • [bxb]Where stories live. Discover now