[23]

924 83 5
                                    

Güneş geçirmez perdemin açık kalmış iki santimetrelik aralığından gözüme çarpan güneş ışığıyla uyandım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Güneş geçirmez perdemin açık kalmış iki santimetrelik aralığından gözüme çarpan güneş ışığıyla uyandım. İlk başta hiçbir ses duymamıştım ancak sonrasında git gide sesi artan telefonumu duyunca telefonumun sesine uyandığımı anladım. Ne ara ters dönüp de uyuduğumu anlamadığım tuhaf pozisyonumu değiştirip yataktan kalktım. Telefonumu dengemi korumaya çalışarak elime alıp açtığımda "Sonunda açtın." diye bir ses geldi. Gözlerimi kısıp telefondaki kişinin kim olduğuna baktım: Jungkook.

"Sana kaç defa mesaj attım, kaç kere aradım biliyor musun? Neden cevap vermedin?" dedi hafif sinirli bir ses tonuyla. Konuşmak istedim ama ağzımın kupkuru olduğunu fark ettim. Zoraki yutkunduktan sonra "Uyuyordum." dediğimde Jungkook'un tepkisi gecikmedi: "Oha."

Oha, denecek ne vardı anlamadım ilk başta. Daha sonra aklıma güneşin perdemden içeri sızdığı aklıma geldi. Benim odam, batı yönüne bakıyordu... Hızla telefonumdan saate baktım: 16.50

"Aslında şu anda otobüsten inmek üzereyiz. İki dakika içinde orada oluruz. Elini yüzünü yıkayıver tamam mı?" dediğinde onu onaylayıp telefonu kapattım. Neden her şey sonradan kafama dank ediyordu? O az önce "biz" zamirini kullanarak mı konuşmuştu?

Söylene söylene tuvalete girdim. Henüz tuvaletteyken zilin çalmasıyla isyan edercesine bütün nefesimi seslice dışarı verdim. Annem kapıyı açardı. O yüzden tuvaletten çıkmak için acele etmedim. Ancak zil tekrar çaldığında aklıma, yine sonradan, annemin işe gitmiş olabileceği geldi. Sonuçta neredeyse akşam olmuştu. Hızla kapıya yetiştim ve üçüncü kez zil çalarken kapıyı açtım.

Jungkook ve yanında biri daha vardı. Jungkook, Yoongi'ye bakarak kıkırdadı ve birbirlerine bir şeyler mırıldandılar. Daha sonra onları eve davet ettiğimde içeri girdiler. Saçlarımı düzelterek odamı gösterdim: "Ben bir üstümü değiştireyim."

Birkaç dakika sonra üstümü başımı düzelterek salona gittiğimde ikisini yine fısıldaşıp kıkırdarken buldum. Jungkook yanındaki kişi beni görünce Jungkook'u dürttü. Jungkook kafasını çevirip beni gördüğünde gülümsedi: "Biraz tuhaf bir buluşma oldu ama kusura bakma. Bu Yoongi hyung. Sana bahsetmiştim."

Buluşma mı? Beni uykumdan uyandırıp evime baskın yapar gibi gelmişti.

"Merhaba ben Yuju, tanıştığımıza memnun oldum." diyerek karşıdaki koltuğa oturduğumda Yoongi sırıttı: "Jungkook'u iyi yöne çekenin sen olduğunu söyleseler inanmazdım."

Heh? Pardon? Bana hakaret mi etmişti az önce o? Yüz ifadem nasıl değiştiyse o an, Yoongi gülmeye başladı: "Bakma öyle, çok iyi bir karşılama olmadı yani, o yüzden dedim."

O sırada karnım guruldadığında Jungkook ayağa kalkıp "Acıktın sanırım?" deyince hızlıca kahvaltımı yaptım. Daha sonra beraber dışarı çıktığımızda Yoongi gülümseyerek bana bakmaya devam etti. Neden böyle bakıyordu?

Rahatsız olduğumu Jungkook anlamış olmalı ki Yoongi'yi dürttü: "Sana yapmamanı söylemiştim hyung!"

Yoongi Jungkook'un uyarısına karşılık bana döndü: "Yanlış anlaşılma olmasın küçük hanım, benim sevgilim var. Hem aramızda da beş yaş var ve sen henüz reşit değilsin."

Jungkook'a manidar bir bakış atarak "Sadece Jungkook'un sen-" derken Jungkook Yoongi'yi yumruklamaya başladı: "Ya! Sus dedim ya! Hyung! Lütfen!"

Kızardım.
Tekrar.
Neler oluyordu bana?

Nephente[s] • JJKWhere stories live. Discover now