Bölüm 2: Çürümüş Arkadaş

3.5K 351 259
                                    

"Oradaki lanet gerçek, ruhlar gerçek. Biri artık özgür."

Elimdeki silgiyi daha sert bastırdım duvara, a harfini de yok ettikten sonra yatağımda geri birkaç adım attım dizlerimin üzerinde. "Lanet olsun..."

Kurşun kalem gözümün önünde duvara yazı yazıyor!

"Komik olmaya başladı." Ellerim titrediğinden telefonu açamıyordum. Adım atamıyordum, kımıldayamıyordum. Nefesim titriyor, bayılacak gibi oluyorum. Cebimdeki telefonu çıkarabildiğimde Furkan'ı aradım beklemeden. Kalem hâlâ hareket ediyordu. "Kıyamadın tabii..."

"Çabuk gel." diyebildim yalnızca, sesim titriyordu. Sorduğu sorular aklımın içine ulaşamıyordu. "Çabuk..." Kafamın içinde bir ses yankılandı, "Korkma." diyordu. Hiç tanımadığım bir sesti bu. Dışardan gelmediğine emindim ama duyuyordum. Gerçekler ve gerçek olmayanlar birbirine girmiş gibiydi. "Korkuyorum." Yanımda biri olduğunu biliyorum, Tanrım, ayine katılmadım bile... "Git." dedim gözlerimi yumarak, gülüşünü duydum.

"Gözlerini aç Mira." Dizlerimin üzerinde direnemeyerek oturdum yatağa. Ellerimi kollarıma sararak dizlerimi çektim kendime. "Çabuk gel Furkan."

"Gözlerini aç!" Siniri sesine yansıyordu, bir ruhu sinirlendiriyordum. Gözlerimin kızardığına emindim, açtım ve sadece önüme baktım. Yastıktan başka yere bakmaya korkuyordum. "Duvara bak." Ses şimdi daha sakindi. Tekrar sinirlenmemesi için baktım duvara. Gözlerimi kırpıştırdım, yaşlar yanağıma süzüldüğünde görüşüm netleşti. "Buradayım." Yazıyordu şaka gibi. "Biliyorum." dedim kolumu kaşırken. Kalın kazağa rağmen derimin aşındığını hissediyordum. Kapı hiç olmadığı kadar sert çalmaya başladığında yerimden kalkmaya çalıştım lakin dizlerim titriyordu hâlâ. Ruhun yanımdan gittiğini hissettiğimde nefes aldım alabildiğim kadar. Anlamsız bir rahatlama çökmüştü üzerime. Ben odadan çıkamadan odamın kapısı açıldı, Furkan öyle hızlı içeri girdi ki kolumu onun tuttuğunu fark edene kadar yine nefessiz kaldım. Kendi eksenimde döndürdü önce.

"Hasar yok." dedi araba tamir eder gibi. "Ne oldu?"

"Kapıyı sana kim açtı?" Cevabını biliyordum. Kollarımı bırakmadan yatağa oturttu, ruh yine gelmişti. "Bilmiyorum. Gürkan abi açmıştır."

"O evde değil." Sinsi ruhun varlığı tam dibimdeydi şimdi, yanıma oturmuştu. Sanki varlığını gizleme gibi bir derdi yoktu. Yatağın çöken kısmından uzaklaşmak adına ayağa kalktım. "Yatağa bak." dedim ağlamamı bastırmaya çalışırken. Bir süre ses gelmedi. "Tamam... Tamam sorun yok. Senin kalktığın yerdir, kapıyı da açık unutmuşsundur. Sakin ol."

Kafamın içindeki anlamsız ses, kendi kendine yazan kalem... Ya hepsi bir rüya ya da kabak bende patladı. Bir insanın hiç mi şansı olmaz anlamıyorum ki.

"Onunla da konuş." dedim ruha. Ona da ispatlasın. Hepsi onun yüzünden oldu ya zaten, o da bilsin neye bulaştığımızı. Geçmişten gelen bir ruh uğraşıyor benimle!

"Düşüncelerini hissediyorum." Kafamın içindeki ses yüzünden Furkan'ın ne dediğini anlamıyordum ama omzumdaki eller Furkan'a ait değildi. Kasılmaktan kaslarım acıyordu artık. "Onunla konuşamam. Seni seçtim."

"Neden ben?" Furkan'ın eli yanağımdaydı, gözyaşımı silerken cildim tahriş oluyordu. "Mira beni görüyor musun?" Sadece görüyorum ama beynim olmadan görüyor gibiyim, karşımdaki resmi anlayamayacak kadar gidik kafam. "Sakinleştiğinde anlatacağım... Arkadaşına cevap vermeyecek misin?"

"Çıldıracağım!" Beynimi patlatmak istiyorum!

"Kafamda konuşuyor! Çıldıracağım!" Saçlarımdan yüzüme süzülen su sayesinde sildim gözlerimi. "Kim konuşuyor kafanda? Azra'ları çağırmamı ister misin?"

"Sakin ol Mira. Ben çürümüş bir arkadaşınım yalnızca." Tanrım, beni kaçak ruhlarından kurtar! Beni çağırmadığım varlıklarla sınama!

"Beni de korkutuyorsun."

"Kork." dedim öfkeyle. "Halt vardı girdik o hastaneye!" Bu saatten sonra ne onun özrü kurtarırdı beni ne korkusuz Azra. Olan bana oldu ya, yanarsam ona yanarım anca!

"Daha iyi misin?" dediğinde omzumdaki el kalkmıştı. Nefeslerimi düzene koymaya çalışırken ruhun da gittiğini hissettim. "Burada." dedim alabildiğim ilk derin nefeste. "Oradaki lanet gerçek, ruhlar gerçek. Biri artık özgür."

"Nasıl?" Tekrar yatağa oturtup alnıma yapışan saçları geriye ittirdi. Ruhun yanımdan ayrılmasıyla çöken rahatlama dilimin kilidini açmıştı. "Beni seçmiş. Duvarda arkadaşı olduğum yazıyordu. Olan bana oldu Furkan." Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Rengi atmıştı. "Özür dilerim." Sesi fısıltıdan öteye geçemedi. "Korktuğun için yanılsamalar görmediğine emin misin?"

Sinirden patlayacağım birazdan. Delirmiş gibi hissediyorum, tüm bunları yaşadığıma eminim, onlar yüzünden olduğuna eminim ama inandıramıyorum!

"Her şey gerçek." dedim hiddetle. "Hepsi sizin yüzünüzden oldu. Azra için oraya gitmek istemeseydin bunlar olmayacaktı! Bana inanmak zorundasın Furkan!"

"Tamam, inanıyorum tamam. Yarın sabah hocaya gidelim." Sinirden güldüm. "O da bir cin duası okur kurtulurum zaten!" Sıkışıp kalmış ruhlardan bahsediyoruz, kendi çağırdığımız ruhlardan! Benim mantığım artık yetmiyor, korkumu kontrol altına almak hiç kolay olmuyor. "Başka ne yapabiliriz peki?"

"Bir şey yapamazsınız. Hoca da hiçbir şey yapamaz siz de. Bana mahkumsun Mira Miray. Benim yeryüzündeki kölemsin." Başımı ovuşturarak duymamaya çalıştım ruhu. "Ruhlarla çok içli dışlıymışım gibi sorma bana. Ruh bir şey yapamayacağımızı söylüyor."

"Baya sohbet mi ediyor seninle?" Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Bir süre sorduğu soruya ciddi bir cevap bekleyerek bakışıma karşılık verdi. "Etmiyor mu?"

"Ediyor Furkan, nasıl kölesi olduğumdan bahsediyoruz, hayatımı nasıl berbat edeceğini falan anlatıyor. Çeviri de ister misin?" İkimizin arasına bir anda kitap düştü. Açıldı, yazılı sayfalar fantastik bir filme düşmüşüz gibi hızlıca geçti. Boş sayfaya berbat bir el yazısıyla yazmaya başladı kalem yine. "Buradayım." En sevdiği kelime olmalı, buradayım. Ne güzel!

Furkan'ın aldığı nefes boğazında kaldı, yüzü kızarmaya başladı. Az evvel başımdan aşağı dökerek boşalttığı bardağın yanındaki sürahideki suyu çarptım yüzüne. Anlık şokla yere düştü ve hızlı hızlı silmeye başladı yüzünü, derisini kazımak ister gibiydi. Tüm bunları başımıza sırf basit bir beğeni yüzünden açmasa kıyamazdım bu hallerine. "Gerçek." dedi, kitabı bizden en uzak olabilecek yere fırlattı. "Burada!"

"İki saattir ne anlatıyorum?" Onun korkusunu görmek biraz olsun unutturmuştu kendi korkumu. Ruh beni terk edip onunla uğraşsa çok memnun olurdum. "Çok bencilsin Mira. İhtiyacım olan sensin." İçim titrediğinde yine kolumu kaşımaya başladım. "Git artık." dedim, Azra'ya, Nisa'ya hatta Betül ve Furkan'a bile musallat olabilirdi ama ben o ayine katılmadım, bir hata olmalı. Furkan benden en uzak köşeye kaçmış sırtını dolabıma yaslıyordu. "Gidemem. Beni sen çağırdın, evime kadar geldin."

"Ben çağırmadım, gelmek istemedim. Özür dilerim. Artık git." Furkan'la göz göze geldik. Daha yavaş inip kalkan göğsünden şoku attığını anlıyordum. Kendimi çözümlemek istemiyordum bile. Dikkatimi Furkan'dan çeksem yine çıldıracak raddeye geleceğimden korkuyorum. "Korkma Mira. Sunduğum anlaşmaya uyarsan sana da arkadaşına da zarar gelmeyecek."

"Bir ruhla anlaşmak istemiyorum." Işıklar söndüğünde korkuyla sıçradım olduğum yerde, sesim içime kaçtığından çığlık atamadım Furkan gibi. "Mira!" diye haykırdı karanlıkta. "Zorundasın. Hiç bilmediğin acılar yaşar, hiç görmediğin yaratıkları görürsün. Bana mecbursun çünkü evime geldin. Yaptığınız aptal büyü kimseyi çağırmaz Mira. Beni kabul ettin çünkü kapıdan iradenle girdin." Furkan'ın yüzü erimeye başladığında çığlık attım. Ayağa kalkmaya çalıştım, ona ulaşmak istedim. Ayaklarımdaki bağ müsaade etmiyordu. "Furkan!"

Işık açıldığında hiçbir şey olmamış gibiydi. Furkan sapasağlam ancak korkudan baygındı. Olmayan bir rüya göstermişti uyanıkken. Aklımla oynamıştı. "Bana mecbursun Mira."

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin