Bölüm 9: Canavar Artık Özgür

1.7K 167 28
                                    

"Geçmişin ruhları peşini bırakmayacak."

Kuru toprak botlarımın altında eziliyor, nemli hava avuçlarımın ıslanmasına neden oluyordu. Etrafımda kimse yoktu, Kadir de dahil; bu ıssız yerde alelade bir başımaydım. Ne olursa olsun o ruha güvenmiyorum. Düşünmekten hâlâ korkuyorum.

Yine de, içimdeki kana susamış canavar her şeyi kana bulamak isterken onu dizginleyemiyor, düşüncelerime sahip çıkamıyorum. Kafesine anahtarla yaklaştığımın farkında ve bıçağını bilemiş vaziyette beni bekliyor. Ellerimi dar siyah pantolonun keten kumaşına silerken üzerimdeki bol deri ceketin hareketlerimi kısıtlayacağını fark ettim. Çitlembik ağacına yanaşırken ceketi çıkardım, ayağımın altındaki taşlar dengemi kaybetme korkusu uyandırdı. Sanki yüzyıllardır bu anı bekleyen canavar heyecandan bir çocuğa dönüşmüş ve yalpalayacak gibiydi. Siyah sırt çantamı da ceketle birlikte ağacın dibine bıraktım, etrafı kontrol ederek çantadan büyük bıçağı ve ufak ama keskin çakıyı çıkardım. Bıçağı kemerime taktığım kılıfa yerleştirdikten hemen sonra çakıyı kilitleyerek dar bluzumun koluna sakladım. Eğer çıkaramayacak olursam ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu, düşünmeden plan yapmak o kadar kolay değildi.

"Yüzümü kara çıkarma." diye fısıldadım içimdeki canavara. Sanki o içimde yaşayan başka biriydi ve bu konuda ona en tehlikeli katile güveneceğimden bile daha çok güvenirdim. Kendimi bir canavar olarak görüyor, bir de ona başkası gibi davranıyorum; ne çelişkili bir kişiliğim var böyle!

Köyün kumlu yollarına ulaştığımda etrafa merakla bakıyordum. Taştan evler döküntüden farksızdı, bahçedeki otlar öyle bakımsızdı ki içlerinde duvarları saranlar bile vardı. Cinlerin kol gezdiği bu köyde bir başıma yürümek içimi titretti. Güzel'i bir an önce bulmalıydım ama asıl korktuğumda oydu, onun askerleri beni durdurmaya kalkışırsa kendimi nasıl koruyacağımı bilmiyorum. Adlarını çok anmak istemezken ortamlarına girmek ne kadar da mantıklı.

Niyetimi gizlemeye çalışarak kendimi buraya yalnızca onunla konuşmaya geldiğime inandırdım. Kendimi bir şeylere inandırmaya o kadar alışmıştım ki Kadir şu an gerçekten bir arkadaşımda kaldığımı, normal bir insan gibi eğlendiğimi sanıyordu. Etrafımda birkaç varlığın enerjisini hissettim, gözlerimi yumup açtım sakince. Aldığım nefesi sessizce özgür bıraktım. Efendilerine haber vereceklerini bildiğim için ses çıkarmadım. Tanrı'ya öfkem dinmese de sanırım şu an dualarına muhtacım.

İçten içe ettiğim duaların sonunda kendime kızsam da pes etmedim. Yoğun bir enerjinin bana yanaştığını hissediyordum. Güzel karşıdan bana doğru gelirken bunun o mu yoksa görevlendirdiği biri mi olduğunu anlamak adına dualarımı artırdım, gözleri gözlerime iliştiğinde içim ürperdi. Korkumu cesaretimin arkasına sakladım, ona doğru birkaç adım atarak elimi uzattım. Bildiğim kadarıyla şu an okuduğum dua tüm cinlerin benden korkmasını sağlayacak güçteydi ve Güzel korkmadan elimi tutup selamlaştığına göre o gerçekten oydu.

"Hoş geldin." dedi, sesi bu kez uzaktan gelmiyordu. "Seni buraya atan ne?"

Normal biri gibi konuşması garibime gidiyor olsa da yadırgamamaya çalıştım. "Merak ettiğim şeyler var."

Yolun dışında kalan çimlerin üzerine yerleştirilmiş yosunlu bankı gösterdi, oturup yanıma gelmesini bekledim. Bu kadınla yan yana olmak çok ürkünç.

"Neden kaderimizi bağladın?" Nefes alıp öyle başladı konuşmaya. "Yapmam gerekiyordu."

"Neden?" Merakla yüzümü ona döndüm, öylece önüne bakıyordu. Gerçek olamayacak kadar rüya gibiydi ama gerçekti. Ben buraya gelmiştim, yalnızdım ve Güzel yanımdaydı. Her şey gerçek olamayacak kadar absürt ve gerçekti. Avuç içlerimi tekrar pantolonuma sildiğimde bakışları ellerime kaydı. "Buraya sadece bunu sormaya mı geldin?"

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAWhere stories live. Discover now