Bölüm 17: Aya Ekilmiş Güller

631 68 30
                                    

"Yarım kaldık."

Çitlembik ağacının önünden başlayıp tüm köyü turlamıştık, bu süreçte kurdumu yanımdan ayırmamış, diğerlerine de güvence vermiştim; beni takip eden ekibi en son, güneş yeni yeni doğmaya başlamışken Güzel'in evinin önüne getirmiştim. Abim kapıya ilerlediği esnada, "Dur." dedim, durup nedenini sorarcasına baktı. Elimdeki kurumuş kanla cama dokundum, boğumlarımda kalan kısımlar birleşip yere düşmüştü bayat ekmek gibi ama parmak uçlarımda, avucumun bazı yerlerinde ve yüzümde kalan kanlar derimle bütünleşmişti adeta.

Her birimiz leş gibi kan kokuyorduk.

Buğulu camın çatlak kısmı elimi çizdiğinde kendi kanımda diğerlerinin arasına karıştı, ılık sıvının parmağımın iç tarafından avucuma süzülüşünü derinden hissettim. "Bu evde biri yaşıyor." dedim gülümserken, bana nasıl baktıklarını tahmin edebiliyordum; hepsi kafayı sıyırmış bir psikopat olduğumu düşünüyor. Ve yine hepsi buna rağmen beni seviyor. Aleron da dahil.

"O halde öldürelim." dedi abim tekrar girmeye kalkışırken, kapıya uzanan kolunu refleksle yakaladım. "Birazdan ölecek."

"Zehirledin mi?" diye sordu Elroy, "Zehirledim." dedim. En sevdiğini alarak kalbine ölümün zehrini aşılamıştım, hançerimi sevdiğinin göğsüne bırakmıştım; benim hançerimle kendisini öldüreceğine adım kadar emindim. Plan ters gidecek olursa bizzat öldürecektim lakin buna ihtimal bile vermiyordum. Gözden geçirdim ve bu kez bu planımın sorunsuz gideceğini biliyorum. Kadir intikam hırsıyla yanıp tutuşan biri değildi. Sadece sevdiğinin yanında özgür ve mutlu olmak istiyordu. Bu yaşarken artık mümkün değildi, ölmeyi seçecek kadar âşıktı.

"Kadir değil mi?" dedi abim, başımı sallayarak onayladım. Yaklaşık bir saat sonra, hepimiz soğuktan titremeye başladığımızda bir feryat koptu, kuşlar gökyüzüne kaçtı; feryat gökyüzüne salındı. Boğazı yırtılacak denli güçlü bir feryat koparmıştı, Figen adı gökyüzüne kanlı harflerle izini bırakmıştı. Gülümsedim, Kadir tekrar bağırdı sevdiğinin adını. Benim kurdum yere yatıp yüzünü saklarken diğer kurtlar Kadir'in feryadına uluyarak karşılık veriyordu. "Uyan güzelim, uyan Figen'im... Yarım kaldık."

Kıvrılmış dudaklarıma gözümden süzülen tuzlu yaş kondu. İçim onun acısıyla ısınıyordu, onun acısının yangını vardı yüreğimde. Hem gülümsüyor hem ağlıyordum, hem üzülüyor hem zevk alıyordum zira o; bana hem kötü anılar vermişti hem güzel. Yarım kaldık dediği yerde güçten düşen çatallı sesi kalbime hançerlerini bırakmıştı resmen. Çenemi dikleştirdim, kurdum acıyla inledi.

Tanrı'dan bir dileğim var.

Benim arzularıma göre değil, kendi adaletine göre bir ceza versin onlara. Zira bir yanım silinmelerini isterken bir yanım artık peşlerini bırakabilirsin diyordu. 

Merhametim ve mantığım değil, mantığım da çelişkiye düşmüştü. Doğru olan hangisi ayırt edemiyordum.

"Figen..." dedi son bir kırıklıkla, şu an başka bir şeyi fark edecek durumda değildi, kapıyı usulca aralayıp içeri girdim. Figen'in yanında, yatakta diz çökmüş; hançeri kendi göğsüne doğrultmuştu. Kapının önüne dikilip dolu gözlerle seyrettim manzarayı. Bastırdı, gözleri kapalıydı. "Özür dilerim..." diye fısıldadığında kaşlarım çatıldı. "Sana bu acıyı yaşatmak istemiştim özgür olabilmek için. Özür dilerim Mira Miray."

Hançeri kalbine sapladığında olduğum yerde, olduğum gibi donakaldım; ne bir mimiğim oynadı ne aklımdaki çarklar. İnleyerek sevdiği kadının yanına uzandı, son nefesinde elini o şanslı kadının yanağına koydu. Gözümden bir damla düştü benden bağımsız.

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAWhere stories live. Discover now