Bölüm 22: Dur Artık

270 25 16
                                    

"Diğer birçok kadın gibi en çok konuşması, gülmesi, eğlenmesi gereken yaşta susturulmuştu."

"Bu herifi gerçekten öldüreceğim..." Söylene söylene resimlerini çekmeceye geri koydu. Bir resim eksik çıktı ve Elroy iki gündür buralara uğramıyor.

"Umarım şüphelenecek zekaya sahip değildir." derken fazlasıyla umursamazdı çünkü anlamayacağını düşünüyordu. Boş kuruntularla kendini bunaltmak istemiyordu. Amaris'in yanına gidip gülleriyle ilgilenmeye başladı.

Elroy ise gerçekten resmi anlamamıştı, doğrusu; anlam yüklemeye çalışmamıştı. Anais'in duygulardan yoksun olduğuna o kadar emindi ki resmi sadece öylesine çizdiğini düşünüp geçmişti. Yine de eski kağıdı bir sandığın içine özenle yerleştirmişti, çaldığı beyaz gülü de bir vazoya koymuş her gün ilgileniyordu.

Kardeşinin Anais'in yanında güvende olduğunu biliyor, kadınları rahatsız etmemek için gitmiyordu ama Anais'i görmek için can atıyordu. Atını sürerken bile aklı Anais'teydi. İnkar etmiyordu, ondan hoşlandığının pek tabii farkındaydı ama imkansız gibi görünüyordu. Anais ölür de yumuşamazdı. Şimdiden derde düşmüştü zira her saniye biraz daha sever gibi oluyordu, bu duygu basit bir hoşlantıdan öteye gidecek olursa ne yapacağına, nasıl dayanacağına dair hiçbir fikri yoktu.

"Hey!" diye bağırdı atına, "Aklın nerede senin?"

At takıldığı engel yüzünden tökezlemişti lakin sorun atta mı, Elroy'da mı muamma. Gözleri baktığı yeri görmüyordu ki. Ayakları bir an önce ormana dalmak istiyordu, tüm duyuları, duyguları bir olmuştu sanki; hepsi aklına karşı geliyordu. İçinde kendine karşı bir isyan zuhur etmişti ve işe bak ki, daha önce hiç bu kadar imkansız bir durumla karşılaşmamıştı.

Ne olduğunu, nasıl olduğunu anlayamadı, onu düşündüğü bir anda beyninin içinde parçalar yerleşmeye başladı. Herkes onun evliliği hakkında konuşurken asla umursamaz, ne yaparlarsa yapsınlar diye düşünürdü; krallığın altın kuklasıydı sadece ama şimdi... Bir şeylerin değiştiği ortadaydı. Prenseslerden bahsedildiğinde veyahut herhangi başka bir kızın varlığından konuşulduğunda içindeki huzursuzluk tohumu sulanıyordu. Bitmesi gereken hisler ruhunu sarmaya başlamıştı çoktan.

Atından indi. Sarmaşık ruhunu boğuyordu. Çizmeleri yaş toprakta izler bırakırken adımları bir hayli sertti, bakışları keskin olmasına keskindi bilakis hâlâ baktığı yeri görmüyordu, bir görüntü vardı evet ama neydi? Taşlı yol mu? Ya da mavi gökyüzü, yağan yağmur? Ah, yağmur... Onu da hissetmiyordu ki. Araca binip saray kapısında durduğunda dayısının eşi Bayan Pick kabarık eteklerini toplayıp zorlukla yanına kadar koştu, endişeli ifadesinde komik duran bembeyaz makyaj aktı akacak duruyordu. "Prens Elroy, prens Elroy! Kız kardeşiniz prenses Fay'den haber var mı?"

"At binmeden geliyorum Bayan Pick." Kadın duymuyor gibi devam etti: "Onun için öyle endişeliyim ki, ah güzel Fay... Tam da bir kadın olacağı sırada..."

"O ne demek?" diyerek lafını böldü Elroy. Bayan Pick, Elroy'un ifadesinde ki öfkeyi anlayamadı. "Evlenmeden önce her bayan bir kızdır çünkü henüz aile ne bilmez, bir erkeğin arkasında durup onun yükünü sırtlanmayı bilmez. Daha çocuktur, büyümemiştir. Ah canım Fay..." Elinde ki beyaz mendili yapay tavrıyla göz altlarına nazikçe dokundurdu. Elroy yine Anais'i anımsadı. "Bir kadın bir erkeğin arkasında durmak zorunda değil Bayan Pick. Önde olup, kimsenin yükünü değil de kendi yükünü sırtlanabilir. Bir kadın evlenmeden de aile ne bilebilir."

"Güldürmeyin beni." dedi az önce ağlayan kadın ve yapmacık bir gülüş gönderdi. "Bir kadın yalnızken sadece bir hiç! Evlenmek herkes için önemli ama erkek her yaşta, her durumda eş bulabilir, kadın öyle mi? Yirmi beşinden sonra pek talibi olmaz. Zavallı Fay, tam evlilik çağındayken..."

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAWhere stories live. Discover now