Bölüm 5: Beyaz Orkide

3K 238 98
                                    

"Sen bende eksiksin."

"Hadi gidelim bir şey olmadan." diyordu Furkan sanki çoktan bir şey olmamış gibi. Eğilip pelerini sağ avucuma aldım, keten kumaştan elle dikilmiş gibiydi. "Büyü yaptı." dedim düşünceli bir tavırla. Pelerinde cep arasam da bulamadım. "Bunu niye bıraktı?"

"O annem değildi." dedi Giray, pelerini elimden alıp çalıların arasına fırlattı. "Onun cinlerinden biriydi."

Korkuyla, "Şimdi mi söylüyorsun?" derken elimin derisini kazımaya çalışıyordum. Avuçlarım şimdiden kıpkırmızı olmuştu tırnaklanmaktan. "Sakin ol." dedi bileğimi tutup elimi durdurarak. "Bir hayvan gibi düşün, sadece alışık olmadığın bir tür ve insana maymundan daha çok benziyor. Sana zarar verebilirdi ama bu ona daha büyük bir zararla dönerdi, bunu yapmadı."

Bileğimi çekerek ikimize yapılan büyünün de etkisiyle çıkıştım: "Onlarla büyüyen biri için basit geliyor olabilir."

Abim kolunu omzuma atarak başımı göğsüne yasladığında avuçlarımı ona değdirmek istemedim, yumruklarımı havada tutsam da kendi ellerimden korkuyordum. "Gidelim." dedi tekrar, tüm olanlara şimdilik kayıtsız kalıyor gibiydi. Belki de düşünmeye benden daha çok ihtiyacı vardı. Kendimi geri çekip ellerimi pantolonuma bastıra bastıra sildim. "Arabada suyla yıkarız Mira hadi." dedi Betül, koluma girerek yanımdan ilerlemeye başladı. "Bir cinin kıyafetine dokundum." dedim kavramaya çalışarak. "Annemin bedenindeydi!"

"Ama bir cindi!" Anlatamayacağını anlayarak bıkkın bir nefes koyuverdi. Arabaya varana kadar avuçlarımı kazımaktan bir hal oldum. Aşınmış derime Nisa su döktüğünde daha da kazıdım. En son abim ellerimi tutup kendisi yıkadığında rahatlamış hissediyordum.

"Lütfen artık bu köyden gidelim." dedi Furkan, en az onun kadar ben de istiyordum. Korku filminde gibi hissediyordum, bu yer öyle ıssızdı ki sadece bakmakla bile insan ürperiyordu. "Beni bekleyin." dedi Giray, abim hemen sordu: "Neden?"

"Arabamı alıp geleceğim."

"Bizimle gelmiyorsun." dedi katı bir tavırla, kaşlarım kavis aldı. "Annemi duymadın mı?"

"Annen bir cinci. Onun oğlunu yanımıza alamam." Aslına bakacak olursak, ağırdı; ama haklıydı da. Yanımda cinlerle içli dışlı olan bir kadının oğlu olması bu köy kadar korkunçtu. Dibimden ayrılmayan ruhu bir süre görmezden gelmeyi tercih ediyorum.

"Kırılıyorum ama..."

"Cahilliğine veriyorum, almak zorundasın. Arkadaşının kaderiyle kaderimi bağladı, bir şekilde sürekli karşılaşacağız. Beni istemiyorsan onu da hayatından çıkarmalısın." Göz ucuyla bana baktığında ürpererek kollarıma sarıldım. Bakışları dondurucu şekilde soğuktu. Kader bağlaması ne bilmiyorum, tahmin ettiğim şey olması ise ayrıca korkutuyor. Bir korku filminin başrolü olmak için mi doğdum, neler yaşıyorum Tanrım!

"Bende sana bakıyorum Mira." dedi abim uyarırcasına. Gözlerimi Giray'dan zar zor ayırıp abime baktım. Hissediyordum, benim adıma korkuyordu. Çok büyük bir korku olmalı ki ilk kez abimin korktuğunu hissediyordum. "Üçüncü gözün açılıyor Mira." diyerek daha önce de dediğini dillendirdi Kadir. Başkaydı, normalde böyle bir durumda beni kıskanırdı; şimdi kıskanmıyordu bile, sadece korkuyordu ve bu da korkunçtu. "Gidin." dedi Giray. "Tekrar karşılaştığımızda beni gönderemeyeceksin."

"Her defasında göndereceğim." Sakin atışma sona erdiğinde arabaya bindik, pencereden ona bakmaktan alamıyordum kendimi. İlk kez birinin giydiklerinden ziyade yüzü böylesine ilgimi çekiyordu, büyü olmasa imkanı olmadığını da biliyorum. O da gözlerini benden ayırmıyordu, göz temasını bırakmıyordu. Mavinin bu tonunu ilk kez bir gözde görüyordum, soğukluğuyla bağdaşık; buz rengi, grimsi bir mavi. Dondurucu bir mavi.

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAWhere stories live. Discover now