Bölüm 23: 28.03.1731

191 27 28
                                    

"Ağlamak istiyordu aslında ama mahvetmeyi tercih ediyordu."

Günler, haftalar geçti hatta inanır mısınız, bir gün sonra tam bir ay olacak lakin Elroy hâlâ Anais'in kasabasının yakınına dahi uğramadı. Kardeşini özlüyor, Anais'i özlüyor ama gitmek için sebep bulamıyor. Ne kurtulmak isteyen bir kadına şahit oldu, ne kardeşiyle ilgili bir gelişme.

Gülün önündeki beyaz kağıdı parmakları arasında gezdirmeye başladı sıkıntıdan. Orkide.

Gülün adını Orkide koymuştu.

"Anlamıyorum." diye mırıldandı Orkide'ye bakarken. Kaşları çatıldı, kafası yine karman çormandı. "Neyi anlamadığımı da anlamıyorum."

Kapısı bir anda açıldığında kağıdı apar topar bıraktı lakin gizlisi olduğundan değildi, refleks haline gelmişti. Odasına bir annesi bir Aleron böyle giriyordu. "Ely!" diyerek uzattı Elroy'un adının kısaltmasını, Aleron'dan başkası kullanmazdı bu saçma kelimeyi. "Dostum evleniyormuşsun!"

"Kimle?" derken katiyen şaşkın değildi. Zaten uzun zamandır konuşulan bir mevzuydu, sadece evlenmeliydi; kraliyete yakışır biri olsun gerisi önemli de değildi. "Dupont Dit'lerin büyük kızıyla yakıştırıyorlar ama başkası da olabilirmiş, doğru mu?"

Omuz silkti. "Bilmiyorum." İstemsizce Orkide'ye bakıp yeniden Aleron'a döndü. "Kimden duydun?"

"Bayan Pick ve Bayan Jolie kendi aralarında konuşuyorlardı, bir balo düzenlenecekmiş ve bu balonun asıl sebebi..."

"Fay daha yeni öldü!" diyerek lafını böldü. Öfkesi kabarmıştı yine. Nasıl bu kadar hızlı unuttuklarını anlayamıyordu. Bu sarayda anlayamadığı birçok şey vardı. "Bu yüzden balo iki ay sonra düzenlenecekmiş ama şimdiden konuşuluyor, büyük bir balo olacağı söyleniyor."

"Sırf kızlarını hemen unuttuklarını düşünmesinler diye..." Devam etmedi. Ardından evleneceği konusu uğradı aklına. Bu konuda düşünemezdi. Annesinin çocukluğundan beri tekrar ettiği cümlesi yankılandı zihninde: "Bir gün evleneceğin kızı biz seçeceğiz ve sen de seve seve evleneceksin, biz her zaman en doğrusunu seçeriz. Değil mi?"

Ah, düşüneceği son şeydi belki de.

"Neyse ki Fay gerçekten ölmedi."

"Bu daha kötü ya. Fay sarayda olup biteni bilse kahrından ölür." Fay, kaçtığı günün gecesi düşünmekten uyuyamamıştı ve düşündüğü tek şey ailesinin nasıl kahrolacağıydı, bu yüzden pişmanlık dahi duyuyordu. Gel gör ki ailesi yalnızca bir hafta yas tutmuştu. "Onlardan kurtulduğu için sevinebilir de."

İkinci seçenek Fay'in üzülmeyeceği anlamına gelmiyordu, yine de hiçbir şeyden haberi olmayacağı için pek umursamadan masasına döndü. Mektup yazmalıydı, kardeşi için ayrı, Anais için ayrı. "Bir süre saraydan ayrılma, sana Fay'e götürmen için bir mektup vereceğim."

"Dostum..." Yorgun olduğunu ispatlarcasına kendini yatağa bıraktı. "Kendin götürsen daha çok sevinmez mi? Hem ayaklarım koptu, sabahtan beri talim yapıyoruz."

"Oraya gidip sağ dönme olasılığım senin papaz olma olasılığınla eş." Aleron dişlerini sergileyerek gülümsedi. "Aslında hâlâ düşünüyorum. Tüm gün yatmak varken güneşin altında kılıç sallıyoruz. Sence papaz olmalı mıyım?"

"Konuyu saptırma kardeşim. Mektubu ben götüremem yani sen götürmek zorundasın." Kalemi mürekkebe daldırıp beyaz kağıdın üzerine ilk çizgiyi çekti. "Neden ama? Anais senin için tehlikeliyse benim için de tehlikeli, hem küçücük bir çocuk. O akşam o herifi şans eseri öldürmüş olmalı." Elroy, Aleron'a baktığında Aleron bunu fark etmemişti ama o bakışlar birçok hakareti içinde barındırıyordu. "Kadın bir ordu kurmuş. Görünüşüne aldanacak kadar aptal olmadığını umuyordum. Her neyse... Benim için daha tehlikeli çünkü sanırım sinirine dokundum. Bir aydır gidemiyorum."

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAOù les histoires vivent. Découvrez maintenant