Bölüm 6: Kaderimi Özgür Bırakacağım

2.3K 229 114
                                    

"Ben bencil biriyim kabul ediyorum, ama bu karşımdakileri masum yapmaz."

Mezarlığa ilk adımı atmadan önce duraksadım, rüyadan kalan özlemi tekrar derinlerde hissettim. Yüreğime kor bırakmış biri de, durduğu yeri usul usul eritiyor sanki.

"Bu bir kâbus değil." diyerek rahatlatmaya çalışıyordu Kadir, buruk bir tebessüm yer etti yüzümde. "Maalesef."

Belki yine kâbus görsem, o sesi duysam... Zaten bunun olacağını bilsem de bir an önce olmasını diler olmuştum yine, sadece bir ses nasıl mantığımı susturabilir anlamıyorum.

Sıkıntıyla, "Çok ağır bir büyü..." diye mırıldandı kendi kendine. Elimi kapının soğuk demirine doladım buz gibi havada, elimden destek alarak ilk adımı attım nemli toprağa. Nefes aldım, nefes verdim, adım attım. Bir cesetten kalp çıkarmayı sorun etmiyor, mezarlığa girmeyi dert sayıyordum. Her adımım birbirinden titrekti. Gel diyen sesi duymadığım her saniye boşluğa adım atıyordum. Sırtımda destekleyici bir el hissederken irkilerek kurtuldum. Nefes nefese bakıyordum karşımdaki adama. "Korkma..." dedi merhametli bir ses tonuyla, mavi bakışları ay ışığında parlıyordu. Mezarlığın tamamen boşalması için gece yarısını beklediğimizden gözlerinde yorgunluk da vardı bu kez. "Ölülerden değil yaşayanlardan kork Mira."

"Göremediklerimden korkarım, yaşayanlar benden korksun." İddialı cümleme saçmalamışım gibi bakmadı, çoğunun aksine beni anlıyor gibi bakıyordu. "Asisin." dedi hoşuna gitmiş gibi, mazoşist bir gülüş vardı yüzünde. Ben ise deli görmüş gibi buruşturdum suratımı. "Tanımıyorsun."

"Hissediyorum." Ah şu lanet büyü... "Yeni bir mezar bulalım." dedim ileriye adımlarken. Sağ elimde tuttuğum feneri tahta mezar başlarında gezdiriyordum, küçücük bir bebek mezarı daha bu sabah dolmuştu. Hemen yanında yine bugün dolmuş bir erkek mezarı vardı, soyadları aynıydı. Yanlarından geçerken umursamamaya özen gösteriyordum. Gün gelecek belki ruhlarımız bile silinecekti, erken ölmek ödül olmalıydı. "Duygularına karşı bile katısın." dedi Giray, karakterimi dışından analiz ediyordu belli ki; bozmadım. Gördüğüm rüyadan sonra Giray'a yabancı hissediyordum, ses bana bir şeyleri hatırlatıp daldığım hülyadan sıyırmıştı sanki; çekim bile etkisiz geliyordu. Belki büyü kendi kendine bozuluyordur diye umut etmek bir miktar olsun su serpiyordu içime.

"Bu mezar yeni." Nisa'nın gösterdiği mezar birkaç metre ilerimizdeydi, gözlerimde hiçbir sorun yoktu, bu karanlıkta fenerin gösterdiği kadarını okuyacak kadar sağlıklı gözlere sahiptim. "Firuze Taştan, bugün ölmüş." diye mırıldandım, birazdan kalbini sökeceğimiz kadın Firuze Taştan'dı.

"Bekçi gelmeden halledelim." diyerek Giray'ın sol elinde taşıdığı küreklerden birini aldım, ilk küreği vurmuştum ki 'hey!' diyen sesi işittik. Koşa koşa geldiği sesinden anlaşılıyordu. "S*ktir." dedim, ağız terbiyem olduğu söylenemezdi. Kafasına vurup bayıltmak bir an aklıma yatacak gibi olsa da kolumdan sürükleyen Betül düşünmeme bile fırsat vermedi, toprak yolda bir şeylere takılarak öylece koşuyorduk. "Onu oyalayamaz mısın?" diye sordum nefes nefese, Kadir ise cevap vermekte gecikti. "Oyalayabilirim aslında."

Hemen ardından bekçinin ayak sesleri kesildiğinde nefessiz kaldığımı fark ettim, önce Betül'ü durdurup sonra nefes aldım alabildiğimce. "Bekçi Kadir'de." diyerek Firuze'nin mezarına dönmek için ilk adımı attım. "Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?" dedi Nisa hayretle. Anlamayarak kaşlarımı çattım. "Rahat mı görünüyorum?"

"Fazlasıyla... Sanki her gün mezar kazıyor gibi." Yarım ağız güldüm, başımı önüme çevirip yürümeye devam ettim. "Vaktimiz yok, aksime asıl rahat olan sizsiniz. Bir an önce halledip evimize dönelim."

Ve zaten ölmüş birinin bedenine yapacaklarımız pek umurumda olmuyordu, doğru.

Bekçi olduğu yere yığılmıştı, şu an Kadir'in ona ne gösterdiğini tahayyül etmek bile istemiyordum, yanından geçerken yalnızca göz ucuyla baktım. Küreği tekrar mezara vurduğumda salık saçlarımın önüme dökülmesi rahatsız etti, kulağımın ardına sıkıştırmak faydasızdı. Saç bağlamayı sevmiyordum, olabildiğinde az sıkı şekilde topladım tepeden. Perçemlerimi sıkıştırmak için topuzun etrafına iyice doladım, bu esnada hissettiğim hayran enerji tam karşımdaki Giray'dan geliyordu. Bakışları bile gizlemiyordu hayranlığını. Kaşlarımı çattım, öylece izlemesi huzursuz ediciydi. Otuz iki diş sırıtarak önüne döndüğünde mezarı kazmaya devam ettim.

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAWhere stories live. Discover now