Bölüm 3: Kâbuslar

3.5K 337 166
                                    

"İçimde deprem oluyor ama dışım yaşama kaldığı yerden devam ediyor sanki."

Hissetmiyorum diyemedim. Beynim kulaklarımdan akmış gibi etkisiz haldeyim. Bir çınlamanın esiri duyma yetim. Yaşanmış zelzelenin etkisi sürmekte ve aklım kullanıma müsait olamayacak gibi bir süre. Ve bu kahpe ruh bedenimi hâlâ sarsmakta. İçimde deprem oluyor ama dışım yaşama kaldığı yerden devam ediyor sanki. "Dur." diye mırıldandım, sesim öteye geçemezdi esasında. "Kendine gel Mira."

"Dur." dedim yine aynı tonda. Durmadı. "Durursam duracak mısın?"

"Dur." dedim tekrar. "Mira."

"Dur!" Bu sefer bağırarak lafını da böldüm. Tatlı dilden anlamıyor olacak ki durdu. Nefesimi düzene sokmaya çalıştım. "Dur artık, dur!" dedim acizce. "Sakin ol ki konuşalım Mira."

"Musallat oldun bana pis iblis." Bacaklarımı kendime çekerek yine kendime sarıldım. Kendimi kendime siper ederek korumaya çalışıyordum. Yanımdaki yere biri oturmuş gibi çöküntü oldu. Ruhun bir bedeni vardı, tıpkı yaşayan bir insan gibi hacmi vardı. Bu mu daha garip, lanetin gerçek olması mı, seçe seçe beni seçmesi mi bilemiyorum. "Çünkü sen aradığım özelliklere sahipsin."

"Değişirim."

"Artık değişemezsin." Sinirle sıktım yumruklarımı. Işık yabancılaştığında huzursuzlanarak yumdum gözlerimi. "Gözlerini açabilirsin."

Dediğini yapmadım.

"Dediklerimi yaparsan düşmanın olmadığımı anlarsın." Dediklerini yapmam için zorlaması düşmanım olduğundandı. Ne demeliyim, nasıl davranmalıyım? Ah! Boyun mu eğmeliyim?

"Evet. Arkadaşım olmak istemiyorsan bir süre benim kölem olacaksın." Bir de bipolar!

"Şizofren." Henüz düşünememişken devam etti, "Şizofren teşhisi konuldu. Oysa inansalar kanıt dahi sunabilirdim."

Kaşlarımı çatarak sordum, "Amacın ne?"

"O hastanede sıkışıp kaldık Mira. Ne ölebiliyoruz ne yaşayabiliyoruz. Bizi kurtaracak büyüyü buldum." Sinirle attığım kahkaha böldü lafını. "Azra'yı seçseydin ya. Ben mi yapacağım büyüyü?"

"Mesele büyüyü yapmak değil." İçim titrediğinde kastım kendimi. Gözlerimi açtığımda kapanmış ışıklarla karşılaştım. "Malzemeleri bir araya getirebilecek kişi sensin."

"Büyüden falan anlamam. Hâlâ vaktin varken Azra'ya git." O hastaneye giden en hevesli şahıstı. Bir başkası yüzünden bela almayı sevmezdim. Yanımdaki ruhla konuşabilecek kadar sakin oluşuma şaşıyordum. Eminim ki Azra şimdiye anlaşmaya varmış olurdu. "Onun cesaretinin içi boş. İnanmadığı için korkmadığını sanıyorsunuz. Cesaret korkmamak değil korktuğun halde üstüne gitmektir. Karıştırıyorsunuz."

"Benden ne yapmamı istiyorsun? Nasıl bir şey ki bu sadece ben yapabiliyorum? " Furkan'ın baygın bedenini sokak lambasından sızan cılız ışık sayesinde görebiliyordum. Onun yerinde olmak istiyordum. "Sıkışmış ruhlarımızı özgür bırakmanı. Malzemeleri bir araya getirmeni. Korkulacak bir şey yok Mira. İnsandan korkunç bir varlık yok."

"Haklısın." dedim, daha önce hiçbir yaratıktan zarar görmedim ve yaratık konumundaki şahısta yine bir insandı. "Yaratık demen hoşlarına gitmezdi." Daha ne tür şeyler var?

"Orman cinleri, yer altı kuşları, kâbus yakalayanlar..."

"Bana sen yetiyorsun." Aklım ölmüş bir insan ruhundan ötesini kaldırmazdı. "Aslında zaman ağacıyla iyi anlaşırsın."

"Susar mısın?" Ne zaman zarar verecek bilmiyorum, tedbiri bırakmıyorum lakin sohbet eder gibi tanıdığı yaratıkları anlatışı sinirimi bozuyor. Aklımla oynayarak işkence ediyor. "Sadede gel." dedim kolumu kaşımaya başlamışken. "Diyeceklerimi not al o halde."

GEÇMİŞİN RUHLARI: KAMELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin