1| ANKAVARİ

1.5K 118 266
                                    



Bölüm şarkıları: Jeff Buckley - Forget Her

Thirty Seconds To Mars - A Beautiful Lie

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Bu çığlık çığlığa bağıran kuşlar...
Yüzlerinde gülen bir katilin gölgesiyle gökyüzünü siyaha boyadılar.
Kulaklarıma büyük hezeyanlar,
saçlarıma kadife kanatlarından
ürpertici rüzgarlar bıraktılar.

Söyle onlara Meredith, gitmelerini söyle.
Karanlığımda nasıl yaşayacaklar?
Söyle Meredith, kalabalığın içinde
kaybolmuş beni, karanlık aynalarda
nasıl bulacaklar?

Onlar ki tomucuk gül gibi,
yeni açmış göğüslerinde...
Henüz hissedebilecekleri taze kalplerinde, bana nasıl yer açacaklar?

Söyle Meredith onlara, söyle...
Beni asla bırakmamalarını.
Yalvarırım bana yeniden...
Beni geri getirmelerini söyle.

***

Bugün doğum günüm değildi ama ben bugün, yeniden doğmuştum.

İnsan ömrü, bir volkanın içerisindeki sıcak lavların, yerin en ince tabakasını bularak yer kabuğunu patlatıp yeryüzüne çıkmasına benzer. Yerin altındayken bilemeyiz hayatın üzerinde ne olduğunu ve bizi nelerin beklediğini. Yol aldıkça soğur, katılaşır, kırılır, keskinleşir ve çatlaklarla dolarız. Geçtiğimiz yerleri yakar küle çeviririz: Bu, bizim dünyada bıraktığımız parmak izlerimiz olur. Ve en nihayetinde üzerinde gezindiğimiz, yaktığımız ve izler bıraktığımız o toprağa dönüşürüz.

Ölürüz.

Çoktan yanmış, küllerindeki sıcaklıkları bile soğumuş ve sadece içindeki acısıyla kalakalmış; zihninde binlerce hayatın hikayesi bulunan, kulaklarında çeşit çeşit, birbirinden bağımsız kadınların seslerine ev sahipliği yapan ama en çok da kendi sesini bu kalabalıkta arayan bir yanardağdan ibarettim tam da şu anda. Narin ve körpe bedenimin üzerine demirden sopalarla hallaç pamuğu dövülür gibi vurulmuştu sanki. Şakaklarımda tüm yaşadıklarımın anısının ağırlığı duruyordu. Gözlerimi açmıyordum çünkü gözlerimi açtığımda gerçeklerin kör ediciliğinde bir kez daha kaybolacaktım. Acı içerisinde kıvranışım hem bedenen hem de zihnen durulmayan bir nehirdi.

Sesler bir uğultu halinde aralıksız bir şekilde kulaklarımda varlığını koruyor; hiç tanımadığım yüzler, hiç bilmediğim anılar, adını dahi duymadığım yerler gözlerimin önünden geçip gidiyordu. Bazen öldürülen bir kadın, bazen çatılarda kedi gibi gezen bir kız çocuğu, bazen eli kanlı katil bir genç kız, bazen siyahi olduğu için hor görülen orta yaşlı bir kadındım gözlerim kapalıyken. Tahammül etmesi çok zordu. Önce ne olduğunu anlayamadım. Ancak daha sonra tüm parçaları yavaş yavaş birleştirdiğimde büyük resmin korkunçluğu gözlerimin önünde belirdi.

SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin