12| ŞAFAK ÇIĞLIĞI

6.5K 355 314
                                    


Bölüm şarkısı: Trees of Eternity - A Million Tears.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Zihnindeki afakta, gece ve gündüzü birbirinden ayıramadığı zaman insan şaşar kalırdı.

Dolu dolu bir trenin sıra sıra dizilmiş vagonları gibi, olabildiğince uzundu hayat. Nereye gittiği belirsizdi, rotası ve durakları asla yoktu lakin hiç durmadan son hızda ilerlemeye devam ediyordu. İnsanlarsa bu trene konulan eşyalar misaliydi, ağırdı. Duygu dolu zavallı yaratılanlar... Gece ve gündüz üzerlerinden akar giderdi onlar bu trenin içerisinde ölüme son hızda ilerlerken. Herkesin afakı şaşar kalırdı bu düzende. Bazen delicesine kendimi atmak istediğim o trende zamanı geldiğinde herkes bir şekilde bu trenden inmek zorunda kalırdı. Buna ölüm diyorlardı lakin ben bunu asla kabul etmeyerek ona kurtuluş adını veriyordum. Peki bir insan, hayat denen bu treni nasıl olur da raydan çıkararak tüm insanları, sevdiklerini dahi hiçe sayarak kazaya sebep olabilirdi?

Değer nedir?

Yalan nedir?

Peki ya gerçek?

Ben sevmezdim yalanları; zihni kurnaz insanların kusur dolu labirentlerinin içerisinde dolaşmayı ve gerçekleri gün yüzüne çıkarmayı... Yalanların ardında bir gerçeğin saklandığını hissetmek, çoğu zaman tedirgin ederdi beni. Neden sorusu dilime pelesenk olur, geçerli ve yeterli bir cevap bulamadıkça hayal kırıklıkları üzerime çullanırdı.

Neden yalan söylerdik? Karşımızdakileri aptal yerine koymak mı hoşumuza giderdi yoksa gerçekten saklanması gereken gerçeklere mi gebeydi bazı yalanlar? Sorular, sorular... Sürekli zihnimi kemirip duran aç tahta kurtlarından farksızdılar. Bazen kafamı hızlıca sallayarak bu sorulardan kurtulmamın mümkün olmasını delice istiyordum ancak bunun çok uçuk bir düşünce olduğu bir ampulun yanışı gibi zihnimde kör edici gerçeklikle belirince tekrar eski halime siniyordum. İlk ne zaman yalan söylediğimi hatırlamıyordum ancak hayatımı etkileyen büyük bir yalanı ne zaman dilime doladığımı çok iyi hatırlıyordum. O geceyi hatırlıyordum; sanki bir şeyler olacağını hissetmiş gibi annemin ve babamın evde kalmam gerektiğine dair kesin emirlerini ve bu emirlere uymayarak evimizin yanındaki geniş ormana gidişimi... Ormandan gelen baykuş uğultusunu ve kurtların uluma seslerinin kulaklarımın içerisinden geçip beynimde nasıl korkuya açık adres çıkarttığını biliyordum. O çığlığı hatırlıyordum; ormanın içerisinde katlanarak çoğalan o acı çığlığın kulaklarımda yıllardır nüksetmesinin tanıdıklığı içinde çırpınıyordum. Korkup karanlık ormanda gerisin geriye dönüp koşarken ayaklarımın altında uzanan dikenli çalılara takılarak düşüşümü hatırlıyorum, dizlerimin kan içerisinde kalışını yine de suçumu bilerek ağlamayışımı... Evin patika yoluna doğru girdiğimde yanıp sönen mavi kırmızı ışıkların acı kahve irislerime yansıyarak buğulu gözlerimi aralamasını ve annemin bedeninin bir sedyeyle ambulansa bindirilişini çok iyi hatırlıyordum. Babamın beni yolun diğer ucunda gördüğünde yüzünün aldığı o şekli çok ama çok iyi hatırlıyordum; bir yalanın pahasını çok yüksek bir meblağ ile ödemiştim.

SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin