2| HEZAREN VE DİĞER ÇİÇEKLER

827 84 103
                                    



Bölüm şarkıları: Maneskin - Coraline.
Cellar Darling - Avalanche

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

İnsanın asıl cehennemi, gerçek sandığı tüm güzel rüyalardan uyanışıyla başlardı. Bu rüyalar bazen gerçek hayatta bazen de gerçekten rüya olarak kalırdı. Fakat bu durum benim için artık hiç de geçerli değildi çünkü ben artık uykularımda bile cehenneme yatıyordum. Her kadın ne kadar büyüse de, biraz kız çocuğudur özünde, bunu artık çok rahat anlayabiliyordum. Nera Zeh'in yaşadığı tüm o bedenlerde dinlememi bekleyen hikayeler, hissedilmesi gereken acılar ve sevinçler, kadının yaşamda ne denli zorluklarla baş ettiği, nelerle sınandığını görmem gerekiyordu belki de. Eğer bir güç sizin ellerinize hiç sebepsizce bırakılıyorduysa bunu asla sebepsiz sanmamalıydınız çünkü hiçbir güç, kullanılamayacağı ellere bırakılamazdı. Ya yönetecektim bu gücü ya da o beni yönetecekti. Sebebi ne olursa olsun, canavar olmak da canavarları terbiye eden olmak da benim avuçlarımın arasındaydı.

"Binlerce acıdan besleniyorsun." dedi bir ses, sanki kendi göğsümden yankılanırcasına. Gözlerimi açmak istedim fakat yapamıyordum. "Aynı zamanda binlerce sevgiden..." dedi bir başka ses. Ürperirken kollarımı vücuduma dolamak, mümkünse küçücük dertop olup yok olmak istedim. Ancak varlığıma dair hiçbir iz yoktu; bir fikirden ibarettim ben, bir ruhtan, bir histen... "Sen de onlardansın işte." diye devam etti diğer bir ses. Aklımı yitirecekmişim gibi hissettim. "Ne diyordu senin zamanının filminde?" Sesler rüzgarlarla kulaklarıma taşınıyor gibiydi. Ürpertici, gerçek olamayacak kadar donuk ama fazlasıyla keskin bir şekilde çarpıyordu kulaklarıma. " 'Bir kadının yüreği, sırlarla dolu bir okyanus gibidir.' Hiç unutma bunu Ankavari. Bu bahşedilen yaşam, bizim sana verdiğimiz en kıymetli sır olarak saklansın yüreğinde. Yüzlerce kadından, tek bir mutlak hakimiyete..."

Sıcak ve yumuşak bir kucakta yatıyordum. Başımın altındaki dizler ensemi acıtacak kadar sert olsa da rahatsız olmamam için hiçbir şekilde kıpırdamıyorlardı. Saç tellerimde sıcacık eller dolaşıyordu nazikçe. Birinin beni izlediğine emindim. Titreyerek uyandım seslerle dolu uykumdan. Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey koyu kehribar sarısı bir çift göz oldu. Uyandığımı fark ettiğinde gülümsedi.

"Günaydın kraliçem, sevgilim, ışığım..." diye mırıldandı bana doğru usulca. Sözleri üzerine kalbim tekledi. Huzursuzca yerimde kıpırdanıp hemen doğruldum fakat başım dönmüştü. Bir elimle başımı tutarken nerde olduğumuza bakınmaya çalıştım. Negra bir elini sırtıma koyarak "Dinlensen iyi olur, senin için bir hayli zor oldu her şey." dedi.

Onu umursamayarak bulunduğumuz yeri incelemeye koyuldum. Eski bir evin içerisindeydik; tavan alçak, duvarlar kerpiçti ve tam karşımdaki duvarda bir duvar halısı bulunuyordu. Geleneksel döşenmiş bir evdi burası, odayı ısıtmak için ufak bir odun sobası halı asılı duvarın tam çaprazındaydı. Yerde ince haki yeşil bir kilim ve iki duvarı boydan boya kaplayan ince minderli döşekler vardı. Üzerinde oturduğumuz döşeğin hemen yukarısında ufak bir pencere vardı ve dışarısı zifiri karanlıktı. Odun sobası gürleyen bir ateşle yanıyordu, anlaşılan yakalı çok fazla olmamıştı ve etrafımı görmeye yarayan yalnızca sobanın deliklerinden sızan alevlerin kızıllığıydı.

SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin