17| GÜVEN

1.6K 154 296
                                    



Bölüm şarkısı: Starset - Telescope.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Hayatım boyunca her zaman adil olabilmeyi istemiştim. Bunun için en acımasız, en savunmasız, en kötü ve en iyilerin yerine hep kendimi koymuş, onların gözünden dünyaya bakmaya çabalamıştım. Kendimce başarılı olduğuma aciz bir şekilde inanırken bugün bir kez daha yanıldığımı acı bir şekilde anlamıştım. Ben hayatım boyunca kendimi sadece Meredith'in yerine koyamıyordum. Sanki ömrüm boyunca bunun için çabalayacaktım ve sonra bir yıldız gibi sönüp gidecektim. Onun gökyüzünde hiç parlamayacak olan bir yıldız olarak...

Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti...

Bazı cümlelerin böylesine günlerde, kafam dalgınken zihnimde belirmesi beni hep şaşırtırdı. Lisedeki Edebiyat kitabımda gördüğüm ve sahibinin kim olduğunu hatırlayamadığım bu cümle beni kelimeleriyle dövüyordu şimdilerde. Dünya'yı özlüyordum. O pencereden her şey daha netti; hayatı bir camın arkasından sessiz, sakin ve alışılmış bir şekilde izlerken mutluydum. O pencerenin dışında insanın nefesini kesecek kadar soğuk kış da olurdu, ten kızartıcı susuz yaz da. İyilikler vardı, bir kedinin başını okşayanlar beş parmaklı yumuşak ellerdi ama aynı zamanda bunun gibi eller onları katlederdi, bunlar kötülüklerdi.

İnsanlar, köşelerinde bıçaklar olan yapboz parçalarından ibarettiler. Bazıları bu bıçakları törpüleyip yok eder ve yine bazıları da bu bıçakları bileyip daha da sivrilterek dokunurdu diğer parçalara. Kimin hangi köşeyle sizin hayatınıza dahil olacağını asla bilemezdiniz, bu kaderdi. Biz insanlar kesinlikle bir düzeneğin en çok sorun çıkaran parçalarıydık.

Raylarda kayan trenin beşik gibi sallanması tüm yorgunluğuma örtülen ince bir örtü gibi örtüldü üzerime. Yorgunluğum ayak tabanlarımdan saç diplerime kadar bütün bedenimi sızlatıyordu. Birkaç saat, kafamı cama yaslayıp bacaklarımı kendime çekerek küçücük kalıp koltukta uyudum. Düşüncelerimden bir kaçış olarak gördüğüm bu uyku, sabah güneşinin göz alıcı bir şekilde kafamı yasladığım camdan içeriye vurarak beni uyandırmasıyla son bulduğunda, uyumadan önceki düşüncelerin bir dalga misali katlanarak çoğaldığını, sıra sıra zihnimin kıyılarını dövdüğünü biliyordum. Yalnızca bir saat civarı uyuyabilmiştim.

Meredith'i görmek istemiyordum. Onunla yüzleşmek, ona artık sorular sormak istemiyordum. Ondan olabildiğince uzakta durmak istiyordum. Çünkü Meredith'e ne zaman tutunsam ellerime kan bulaşıyordu. Geçmişinde kırdığı bütün her şey sivrilerek onu vuracakmış hissi asla peşimi bırakmıyordu.

Bu his öyle değişik bir histi ki, bileklerime takılmış bir prangaydı ve asla beni terk etmiyordu. Tarifi zor, hatta imkânsızdı. Lakin bir rengi vardı bu hissin: Siyahtı. Meredith'e baktığımda, Meredith'i duyduğumda, Meredith'e dokunduğumda içime bulaşan ve yayılan tüm o his siyahlıktı. Siyahın bir hissi, tenimin altında hastalıklı bir hücre gibi yayılıyordu.

SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin