5| KUM SAATİ

5.4K 421 92
                                    


Bölüm şarkısı: Mike Oldfield - Nuclear.

Keyifli okumalar!

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Ruh; avuçlarını paramparça eden bir ipin ucunda, rüzgârda salınan bir uçurtma gibidir. Ne kadar fırtınaya rastlarsan, yara alan hem avuç içlerin hem de uçurtma olur. Ruhum başıboş, farklı rüzgârlarla raks ederken semada, avuç içlerim kan revan içerisinde oradan oraya koşturmakla yükümlüydü düşüncelerim. Gözlerimi kapattığım her an, hatıralarımın alev alev yanışı beliriyordu zihnimde. Acı, korku, cesaret kırıkları damarlarımda akan kana karışıyor ve bazen de geçtiği yerleri kapanmayan bir yaraya muhtaç bırakıyordu beni.

Ama ne olursa olsun, zihnimde hiç susmayan bir ses vardı. Asla pes etme, diyordu o ses bana. Rüyalarımda kulaklarımda çınlayan sadece bu ses oluyordu. Bazen de yanan buğday tarlasının ortasında buluyordum kendimi ama biliyordum, yanan o buğday tarlası değil, bendim.

Gözlerimi açtığımda zihnimi kolaçan eden kelimeler bunlardı. Yalnızdım. Yine ve hep olduğu gibi, yalnızdım. Dün gözlerimi açtığım odada yine huzursuz bir sabaha aynı şekilde gözlerimi açmıştım ancak bu sefer odada Meredith yoktu. Kafamı hafifçe kaldırdığımda tavandan yere kadar uzanan geniş camın aralık perdesinden sabah güneşi daha yeni yeni sızıyordu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ancak her sabah güneşle birlikte uyanıyordum sanki. Geniş yatağın içerisinde adeta kaybolan bedenim büzülmüş ve yorganın altından sadece kafam açıkta kalmıştı. Ev soğuk değildi ancak uyandığımda cenin pozisyonundaydım ve kesik kesik nefesler çekiyordum ciğerlerime. Buraya geldiğimden beri geçen süre tam anlamıyla yedi gündü ve her sabah uyandığımda gördüğüm ilk yüz Meredith'in yüzüydü. Ancak bu sabah odada o ve içtiği sigaranın acı kokusu yoktu.

Ciğerlerimde biriktirdiğim nefesi bir çırpıda bıraktığımda, göğsümün üzerinde çullanan huzursuzluğu da nefesime karıştırıp üflemek istedim ancak bu mümkün olmadı. Küçücük kaldığım yatakta doğruldum ve saate baktım. Neden her sabah saat tam altıda, güneş penceremden içeriye yeni yeni sızarken uyanıyordum? Ve neden her gece saat tam on ikiyi vurduğunda gözlerimi yumuyordum istemsizce? Bunu bir türlü anlayamıyordum, üstelik kimseye de bunun nedenini soramıyordum. Zaten burada bulunduğum süre zarfında kimseye güvenmiyordum. İçimde kendimden başka güvenebileceğim kimsenin olmadığını söyleyen uğursuz bir fısıltı dolaşıyordu. Sanki herkes düşman gibiydi burada. İyi de ben onlara ne yapmış olabilirim, diye düşünüyordum bana her bakışlarında.

Birkaç saniye evin sessizliğini dinledim ve kaç kere nefes aldığımı saydım. Bir, bırak. İki, bırak. Üç, Meredith neden bu sabah yok?

SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin