14| GEMİLER

2.7K 203 119
                                    



Bölüm şarkıları: Woods of Ypres - Shards Of Love.

Laurel - To the Hills.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Hayat hiçbir zaman adil bir yargıç değildir.

Doğumumuzda bize sadece sonunun nasıl olacağı meçhul bir zaman dilimi verilir ve bir soru kalabalığının içerisinden sağ çıkmamız beklenir. Tüm o soru kalabalıklarının içerisinde insan daima bir cevap arar, en sonunda döneceği yine kendisi olur. Sorular kalabalıktır ancak cevaplar her zaman tektir. Zavallı insanoğlu, yaşarken hiç mi düşünmez sonunu? Aklını kurcalamaz mı hiç varlığının son buluşu? Her şeyi sorgularken hiç kimse cesaret edemez mi ölümü sorgulamaya?
Birçok sebepten ötürü dünyaya gelmiş olabiliriz, birçok sebep yüzünden yaşayabiliriz; birçok sebep yüzünden sevebilir ve yine birçok sebep yüzünden acı çekebiliriz. Lakin ölümümüz yegâne gerçek ve değiştirilemez bir cevaptır hep.

Çocukluğum, hep bir şeyleri aramak veya beklemekle geçti. Bazen soğuk kış gecelerinde serin yaz gecelerinin gelmesinin çetelesini tutarak veya babamın deniz seferinden döneceği günü iple çekerek ya da sokakta duyduğum bir şarkıyı, sadece melodisiyle arayarak... Fakat hâlâ bir şeyleri arıyor muydum veya küçücük de olsa yaşamımdan bir beklentim var mıydı, bilemiyordum. Elimde sadece cevapları kayıp sorular ve aramaya cesareti olmayan ben vardım.

Annem bana oranla her zaman daha fazla umut dolu bir insan olmuştu. Bazı insanlar böyleydi, başına ne gelirse gelsin her zaman en iyisi olacakmış gibi yaşamaya devam ederlerdi, bir mahkumun özgürlüğüne kavuşmasını dakika, saniye tutarak beklemesi gibi umudunun gerçekleşeceği günü beklerlerdi. Oysa bana artık umut etmek yetmiyordu, en iyisi bile her zaman en kötüsüne gebeydi umutlarımın.

Hayatım farklı yönlere doğru kaymıştı. Ait olmadığım bir dünya, aşina olmadığım çehreler, adını ilk kez duyduğum şehirler ve tuhaf insanımsı yaratıklar bir anda yaşamımın tam da merkezine kurulmuştu. Eskiden tek derdi birazcık sevmek ve belki de şımarıkça bir şekilde sevdiğinden fazla sevilmek olan bir kızken şimdi tüm isteklerim tek bir yola uzanıyordu; o tek derdimin olduğu günlere geri dönmek.

Hezaren Koçaklı olduğum günlerde yaptığım gibi her şeye karşı çıkamıyordum artık, öylece çekip gidemiyordum istediğim yere... Çünkü aitlik hissi yoktu, hatta Meredith'in dünyasında zaman zaman ben bile hissizleştiğimi sanıyordum. Ne acı! Oysa içimde doludizgin bir nefret ve sebebini çözemediğim bir heyecan vardı tam şu anda.

Dağınık kalabalığa çarpa çarpa yürürken kendi zihnimde ne kadar savunmasız, başıboş bir yalnızlığa ev sahipliği yaptığımı sorguluyordum. Kimseyle göz göze gelmemeye, fısıltılara karşı zihnimdeki düşüncelerle ince bir duvar örerek duymamaya, olabildiğince hızlı adımlarla bu olaydan kaçmaya; belki de sorumlusunu bizzat mekanında bulmak için ilerlemeye çalışıyordum.

SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin