21.Bölüm ''Ölü''

11.7K 822 661
                                    

Bölüm şarkısı: Sevgili prensesim

Günün sözü: Son mektubuna baktım, benden nefret ettiğini bilseydim giderdim. Ben üstüme yapılan en küçük iltifatta sevildiğimi düşünürdüm. Ne bileyim öyle düşündüğünü.

Hoş geldiniz ben loveden sıkıldım artık love ilerleyen zamanda gerçek has erkeğimiz kaldığında olsun be.

Voteler verildiyse başlıyoruz.

'Ölü'

---

Gök gürlerken genç adam elindeki papatyaları daha sıkı kavradı. Elinin altında ezilmekten suyu akacak duruma gelen papatya saplarını umursamadı.

Etrafta hiç kimse yoktu. Kendi gömmüştü onu mezara. Küçük kızını kendi gömmüştü mezarına. Küçük, kefenli bedenini kendi indirmişti mezara. tahtaları kendi dizmişti. Üstüne toprağı kendi atmıştı.

Tek başına yapmıştı.

Bilmediği duaları okumuştu Toygar yarım yamalak. Ölürken bile güzel olan kızının yüzü gözler önündeydi.

Gök gürlemesiyle yağmur tekrar yağmaya başladı. Bunu umursamayan genç adam elindeki çiçeği mezarlığın üstüne bıraktı. Biraz geri çekilip, yandaki şişeyi alıp, mezarı suladı. Gözünden akan yaşları silmiyordu.

Fazla akmamıştı zaten. Olayı kavrayamamıştı Toygar. O kadar kişiyi öldürmüştü fakat kimse onun canını almamıştı.

Onun canını şimdi almışlardı fakat neden halen nefes alıyordu. Canı toprağın altındaydı onun.

Elindeki su bitince geri çekildi Toygar. Mezar taşında sadece bir yazı gözüne çarpıyordu. Bir isim onun görüş hizasındaydı.

Belçim....

Ah küçük Belçimi ölmüş müydü? Daha dün onun o güzel saçlarını boyamıyor muydu Toygar?

Elindeki şişeyi kenara atıp, diz çöktü Toygar. Elinin altındaki ıslak toprakta elini gezdirirken gök yüzü tamamen siyaha boyanmış bir şekildeydi.

Gök yüzü sanki Belçim'in gidişine bir kez daha bağırıyordu. Onu kaybetmenin acısını en çok o yaşıyordu belki de!

Her gece kim ona bakıp, konuşacaktı? Kim yalvarıp, ondan yardım isteyecek, ona iltifat edecekti?

Toygar yutkunup zorlukla ağzını araladı. Tam konuşacaktı ki titreyen dudaklarıyla ağzını geri kapatıp, gözlerini sımsıkı yumdu. Hızlıca bir kez daha yutkunurken göz yaşı düştü sımsıkı kapalı gözlerden.

Toygar ağzını açmayı bir kez daha denedi. En sonunda başardığı için titreyen sesiyle vakit kaybetmeden konuştu.

''Sevgili prensesim
Hiç mi korkmuyo'sun karanlıktan?
Kim bilir ne rüyalar, ne rüyalar
Görüyo'sundur o mezarlıktaSevgili prensesim
Üşüme al beni yanına, al
Sarılabilsem sana, gelsen bana
Başaramam, sensiz yaşayamam"

Toygar titreyen sesiyle o kadar güzel söylemişti ki bu şarkının kesitini... Ağaçlarının üstünden birkaç kuş uçmuştu. Bu adam ne ara bağlanmıştı o kıza?

Ne zaman benimsemişti, tek bildiği vardı. Hayatına birden giren kızı hastalıklı düşüncelerle istiyordu. Onu hayatının tam merkezinde istiyordu.

Yerden yalpalayarak kalktı Toygar. Dün gülümseyerek saçını boyadığı kızı gömmüştü az önce. Sabah kafasına kurşun sıkılarak öldürmüştüler bu küçük kızı.

Toygar yalpalayarak oradan giderken, onu izleyen biri vardı.

Aris dimdik bir şekilde mezara bakıyordu. Onunla kalsaydı ölmezdi belki de. O adada, Arisle kalsaydı ölmezdi işte! Aris kinli bir şekilde önünde, başı eğik şekilde giden adama baktı.

Onun yüzündendi!

Toygar mezarlıktan çıktığında arabasına adımladı. Arabasınına bindiğinde yağan yağmur camına vururken Toygar yaşaran gözünü son kez silerek kendini koltuğuna sert bir şekilde yasladı.

Biraz soluklanıp, arabayı çalıştırdı. Evine sürerken cama çarpan yağmur taneleri onu rahatsız etmiyordu artık. Şuan karşısına araba çıksa kaza yapabilirdi. Aklı sadece Belçimdeydi.

Araba toprak yolda Allah'a emanet giderken kendi evine varmıştı Toygar. Arabayı rastgele park edip, kapıyı çaldı. Kapı açıldığında açan kişiye gülümsedi.

Toygar hızlıca kapıyı kapattı. Her ne kadar kapıyı onun açtığına sevinse de biraz sinirlendi. Kaşları çatılsa da karşısındaki kızın korkmaması için hızlıca kendini toparladı.

''Bir süre ne camlara yaklaş ne kapıyı aç tamam mı güzelim?'' Belçim kafasını sallayarak onayladığında Toygar gülümsedi.

Belçim'in öldüğünü düşünerek iyi hareket etmişti. Çok güzel rol yapmıştı. O kadar güzel oynamıştı ki bir ara kendi bile inanmıştı.

Belçim'in ölü olarak bilinmesi lazımdı. Herkes ölü olarak bilecekti onu. Onu sadece Toygar yaşıyor bilecekti ve kendi için yaşatacaktı karşısındaki güzel kızı.

Toygar bir elini Belçim'e sarıp, salona geçti. Onunla ilgilenecekti. Onun için yaşayacaktı o kız. Can denen adamın işini sonra görecekti.

Nasıl, nereden kendilerinden haberi vardı bilmiyordu fakat soy ismi hiç yabancı gelmiyordu Toygara. Zamanında sıkça duyduğu soy ismi gibiydi.

Toygar bunları düşünürken Belçim bambaşka şeyler düşünüyordu. Evde şuan sadece ikisi olduğunu sanıyordu mesela ama yanılıyordu. Sığınağın altındaki gizli dolapta biri daha vardı.

Yüsra...

Toygarın daha onunla işi bitmemişti.

Herkes farklı düşünüyordu. Belçim sonunda mutlu oluşunu, Toygar, Belçimin sonunda kurtulduğunu, Yüsra yaşayıp, yaşayamayacağını düşünüyordu.

Düşünmeden hareket eden sadece bir kişi vardı.

Aris...

Elindeki kürekle mezarı kazmakla meşguldü. Canlı değilse bile ölüsü bir şekilde onunla olmalıydı. Hem belki ona geri can verirdi. Hastalıklı düşüncesiyle ne kadar rahatsız edici davransa da o bunu umursamıyordu.

O geceden sonra çoğu şey değişecekti.

Hiç kimse, hiçbir şey aynı olmayacaktı. Mutluluklar bitecekti. Herkesin kendince olan hasreti sönecekti. Ölmesi gerekenler ölecek, intikamlar alınacaktı.

Bölüm sonu

LİTOST (+18) 'Askıda' Where stories live. Discover now