2.Bölüm "Göz zevki"

40.3K 1.9K 891
                                    


Günün sözü - "Ben ölseydim, o belki ağlardı. Ama o ağlasaydı; ben ölürdüm."

-Özdemir Asaf

Bölüm müziği: Ufuk Beydemir - Ay Tenli Kadın

DÜZENLENMİŞTİR.

"GÖZ ZEVKİ"

İYİ OKUMALAR.

Hafif sarsıntı ile açmıştım gözlerimi. Mide bulantım kendini gösterirken, acı bir yanma hisside vardı. Bu hissi geçirmek için kafamı yukarı doğru kaldırdım. Işık hızıyla acı ile inleyip, kafamı geri yatırdım. ''Siktir!'' Acıyan kafamı ovuştururken diğer elimle de ağzımı kapattım. Yatağın altında yattığımı anlık olarak unutmuş olup, kafamı çarpmıştım.

Bu yata bindiğime binlerce kez pişman olmuş olsam da yapabileceğim bir şey yoktu. Çok geç kalmıştım artık. Mide bulantım kendini tekrardan belli ederken, en sonunda dikkat ederek ilk önce yatağın altından kendimi kaydırdım. Daha sonra ayağa kalkarak yattığım yerden kalktım. İçim de çocukluğumdan beri benimle yaşayan korku kendini belli etmeye devam ediyordu.

Yaptığım şeyden ciddi anlamda çok pişmandım. Şuan ağlamak istiyordum, ağlayarak evime gitmek istiyordum. Çantam aklıma gelince yatağın altından onu da çıkartıp, yatağa oturdum. Çantamı kucağıma yerleştirip, içinden telefonumu çıkarttım. Babamdan yedi cevapsız çağrı annemden ise üç tane cevapsız çağrı vardı. Tekrar ve tekrar pişman olmuştum burada olduğuma. Mesajlara girip mesaj var mı diye baktım. Babamdan iki tane mesaj vardı.

Babam;
Nerdesin? 23:17

Babam;
Hemen eve geliyorsun! 23:45

Saate baktığımda bayağı geç olduğunu gördüm. Kafam ışık hızıyla oturduğum yatağa kaydı. Saat 01:34 gösteriyordu. Yatakta kimse yoktu. O zaman daha uyumamıştı. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirdim.''hadi Belçim yapabilirsin! çık dışarı ve kendini göster hemen olsun ve bitsin!'' Kendi kendimi gaza getiriyordum resmen!

İçimde ki bu hisse engel olmak için dışarı çıkmaya karar verdim. Çantamı yatağın üstüne bırakıp, ayağa kalktım. Telefonumu arka cebime sıkıştırıp, dışarı çıktım. Gecenin karanlığın üstümüzde parlıyordu. Yat ise hareket etmiyor, yerinde sallanıyordu. Son kez tekrar ettim içimden ''Yapabilirsin, en fazla ne olur ki? Alt tarafı hırsız gibi adamın yatına bindin. Tanımadığın adamın...''

Böyle deyince içimde ki pişmanlık daha da büyüdü. Kendim için, kendim için bir kerelik fedakarlık yaptım. Çok mu?

Çok... Dışarıda ki adamın seninle ne alakası var Belçim? Neden onu kullanıp, yatına bindin? Sadece kendini düşünen bencilin tekisin sen! Bencil!

Böyle dediğimde daha da pişman olmuştum. Öyle biri miydim? Ya iyi giderse? Kendimi açıklayabilir ya da hiçbir şeyden haberim yokmuş burada ne aradığını bilmeyen birinin kılığına bürünebilirdim.

Yapabilirim.

Merdivenlerin oraya gelip, yavaş adımlarla aşağıya indim. Okyanusun ortasında gibi duruyorduk. Tekneni ön kısımlarına doğru sessiz ve yavaş adımlarla ilerledim. Göz hizama giren bir adam vardı. Korkarak baktım ona. Siyah kot pantolon ve siyah uzun hırkası vardı üstünde. Bir eli cebindeydi. Boşta ki elinde ise bardak tutuyordu. Dümdüz şekilde sadece karşıya bakıyordu. Ürkekçe mırıldandım. ''Selam.''

Öyle hızlı döndü ki bana, size tarif edemeyeceğim hızdaydı. Karanlıkta bile parlayan Bal rengi gözleri kan çanağına dönmüştü. Seri bir şekilde eli beline gitmişti. Belinden çıkardığı şeyin silah olduğunu fark etmem geç olmamıştı. Silahı tam yüz hizam da tuttu. Namlunun ucunda titrememek için çaba sarf etmiyordum.

LİTOST (+18) 'Askıda' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin