Bölüm 5 : Dağ Evi

6.7K 255 41
                                    

Yaklaşık iki saattir arabadaydık. Hava hâlâ karanlıktı ama iki saate hava da aydınlanmaya başlayacaktı. Bir dağ evinin önünde arabayı durdurduğunda arabadan inip Ateş'i bekledim. Birlikte içeri girdik. Etrafı incelediğimde kahverengi ve tonları ile döşenmiş sade ama çok şık gözüküyordu.

"Bir şeyler içmek ister misin?"

"Hayır." Başını tamam anlamında salladı. Dolaptan çıkardığı viski şişesini ve bir bardak alıp yanıma oturdu. Tamamen ona doğru dönüp bağdaş kurdum. Elindeki viskiden büyük bir yudum alıp boğazından aşağıya gönderdi.

"Ateş."

"Hı?"

"Bu gece, o adamın söyledikleri. Hepsi doğruydu. İkizim benim yüzümden öldü, geçen yıl, en son hatırladığım şey bana acıktığını söylemişti. Sonrası yok. Sonra gözlerimi hastanede açtım. Bana evde çok büyük bir yangın çıktığını ve, ve onun ö-öldüğünü söylediler-"

"Anlatmak, zorunda değilsin."

"O, benim yüzümden öldü. O adam, bundan bahsediyordu." Gözlerimden akan yaşları engellemeye çalışırken hıçkırıklara boğuldum. Yüzümü kollarımın arasına gömüp ağlamaya başladığımda karşısında bu duruma düştüğüme inanamıyordum. Ellerini saçlarımda hissettim. Gözlerimi silip başımı kaldırdığımda bana çok yakın duruyordu. Ağzımdan verdiğim derin nefesler dudaklarına çarpıyordu. Onun nefesleri ise dudaklarımdan ciğerlerime iniyordu.

"İsteyerek yapmadın." dediğinde burnumun ucuna bir öpücük bıraktı.

"Ama benim yüzümden öld-" dudaklarımda hissettiğim sıcak dudakları şoka girmeme sebep olmuştu. Göz yaşlarım dudaklarımızda kayboluyordu. Şoka girmiştim. Dudakları bir süre sonra nazikçe hareket etti. Bende dudaklarımı hareket ettirdiğimde tam anlamıyla birbirimizi öpüyorduk. Dudaklarımız ayrıldı ama biz ayrılmadık. Ne o uzaklaştı ne ben. O bana bakıyordu, benim ise hâlâ gözlerim kapalıydı.

"Bu, bu çok yanlış."

"Değil." Cebinden çıkardığı telefonumu bana uzattı. Bir mesaj vardı.

"Baksana." Mesajı açtığımda bilinmeyen bir numaradan bir video gelmişi. Arabanın ön camından çekilmiş bir video. Arda ve bir kadın. Kadının üzerinde bir tişört altı çıplak ve Arda tamamen çıplak ilişki içerisindeydiler. Kaşlarım havalandı. Güldüm.

"Beni sevdiğini düşünüyordum."

"Sen? Sen onu seviyor musun?" Arda? Arda'ya karşı içimdekilerin ne olduğundan emin değildim. Arda, Agir'in en yakın arkadaşlarındandı. Ve biz Arda ile Agir'den sonra çıkmaya başlamıştık. O bana ikizimi hatırlatıyordu. Bunu seviyordum çünkü onun her zaman aklımda olmasını istiyordum.

"Aklım karışık." diye mırıldandım.

"Burada istediğin kadar kalırız. Aklını karıştıran kim?" Gözlerine baktım. Orman gözlerine. Yemyeşil delici bakışlarına. Söylemeyeceğimi anlamıştı.

"Bana her şeyini anlatabilirsin. Sana bir yanıt vermemi istemezsen de sadece dinlerim. Cevap vermem. Burada, başbaşa olduğumuz sürece kimse sana karışamaz."

"Ayhan ve Aras'da gelsin." dedim bir anda. O bana başbaşa kalmaktan bahsediyordu ben arkadaşımı da çağırıyordum. Sıkıntılı bir nefes verdi.

"Gelsinler." Gülümsedim. Telefonunu açtığında ona daha yakın oturdum. Kollarımız birbirine yapışıktı. Aras'ı duyabiliyordum.

"Aras, Ayhan'ı al dağ evine gelin."

"Nereye kayboldunuz siz? Eve gidiyorduk?"

"İkiletme dağ evine gelin."

"Yangın orada mı?"

Erkek LisesiWhere stories live. Discover now