Bölüm 5: Pusu Hattı

6.3K 388 4
                                    

Küçük kız bahçedeki salıncakta sallanırken gözleri demir kapıdaydı. Onun için kapıyı gören bu yere oturup kapıyı her gün gittikçe azalan bir beklenti ile izlemek bir rutin haline gelmişti. Ne kadar zaman geçmişti adamın İstanbul'a taşınmasının ardından? Küçük kız çok az olmalı diye düşündü neredeyse bir yıl olmasına rağmen. "Çok az olmalı çünkü Mehmet amca en kısa sürede ziyaretime geleceğine söz vermişti." İçindeki umudu diri tutmaya çalışıyordu. 

Yanında salıncakta bir hareketlilik oldu. Küçük kız bunu görmezden geldi ama duyduğu sesle bakışlarını yanındaki salıncağa oturan ondan birkaç yaş büyük olduğunu belli olan oğlana çevirdi. "Çok acı değil mi?" Küçük kız, oğlanın neyden bahsettiğini bilmediği için sesini çıkarmadı. "Gelenin olmamasına rağmen bekleyen olmak çok acı, değil mi?"

***

Tanıdığım Mehmet amca herkese karşı sevgi dolu ve merhametliydi. Bir karıncayı dahi incitemezdi. Ama Mehmet Bey herkese, her şeye karşı öfkeliydi. Acımasız ve yıkıcıydı. Yanında bulunduğum üç sene boyunca ondan nefret etmiştim. Ondan daha fazla nefret edemem dediğim her seferinden mutlaka bir işler çeviriyor ve ondan daha fazla nefret etmeme neden oluyordu. 

Şu üç yıl içerisinde ne kadar çok saldırıyı önlediğimi aklımdan geçirdim. Artık sayısını bile aklımda tutamıyordum. Mehmet Bey, teşkilatın ayarladığı ve basına yansıttığı sahte haberlerle her seferinde daha fazla insana acı çektirdiğini sanıyor olsa da şimdiye kadar engel olamadığım, zamanında önüne geçemediğim sadece birkaç saldırı gerçekleşmişti. Her saldırısının başarıyla sonuçlandığını sanan Mehmet Bey ise basına yansıyan sahte olduğunu bilmediği her haberle daha çok keyifleniyordu, ben de her haberle ondan daha çok iğreniyordum.

Tüm o önlediğim saldırılarda, saldırılardan çok önceden haberim olmuştu. Hepsini teşkilata bildirmiştim ve teşkilat bir şekilde saldırıları önlemişti. Ama şu anda yarım saatten az vaktim vardı. Ne teşkilata haber verecek ne de teşkilatın önlemek için harekete geçmesine yetecek kadar zaman vardı.

Mehmet Bey masadan kalkarken odasına çıkacağını belirtti. Arkasını dönüp giderken ben de masadan kalktım ve ona yönelik konuştum. "Ben de biraz dolaşmak istiyorum iznin olursa. Çevreyi tanımak lazım." Bana dönmeden onaylayan bir şeyler mırıldandığında hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı açıp dışarıya çıktığımda kapının önünde bekleyen korumaların değiştiğini fark ettim. "Sait, bana Çelebi ve Sinan'ı bul."

Birkaç dakika boyunca sabırsız ve telaşlı olmama rağmen bahçede bekleyen onca koruma halimi anlamasın diye taş kesmiş bir şekilde bekledim. Çelebi ve Sinan'ın Sait ile sohbet ederek yaklaştığını görünce daha fazla dayanamayıp yanlarına doğru yürüdüm. Sesimi duyabilecekleri bir mesafeye ulaştığımda yürürken konuştum. "Beyler sohbet koyu herhalde. Çay getireyim ister misiniz?" Onlar sessizleşirken Sait'e kafamla kapıyı işaret ettim. Sait hızla kapının önündeki yerine geçtiğinde Çelebi ve Sinan ile yalnız kalmıştım. Gerginliğimin farkına varmışlardı.

"Siz uyurken mecnun dağları deldi." Çelebi ve Sinan söylediklerim ile gerildi. Bu aramızda olan bir şifreydi ve basitçe anlamı 'sıçtık' demekti. Arabaların olduğu kısma ilerlerken konuştum. "Dolaşmaya çıkıyoruz." Sürekli kullandığımız arabanın da burada olduğunu görünce hafif bir rahatlama hissetmiştim. Buraya gece gelen korumalardan bazıları bu arabayla gelmiş olmalıydı. Arabaya bindiğimizde Sinan cebinden sinyal kesici cihazı çıkararak çalıştırdı. Olur da arabalarda mikrofon varsa diye bunları kullanıyorduk.

"Ne oldu Yeşim? Sorun ne?" Bakışlarım Çelebi'ye kaydı. "Bir saldırı olacak." Sinan hızla konuştu. "Başkan'a haber uçuralım." Sinan'a cevap verdim. "Vakit yok. Saldırı yarım saatten kısa bir zaman içerisinde gerçekleşecek." Dün gece Savaş'ın söylediklerinin aklıma gelmesi ile konuşmaya devam ettim. "Hastanenin iki sokak arkasına gidelim. Orada kameralar yokmuş." Daha sonra ise onlara kahvaltı sırasında edindiğim bilgileri aktardım. 

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now