Bölüm 13: Zorlu İstek

5.3K 321 2
                                    

Sırtım daha yerle buluşmadan başka bir silahın ateşlendiğini duydum ve bu sefer ateşleyen kişi Yüzbaşı Yiğit'di. Sırtımın yerle buluşmasının hemen ardından yanıma eğildi ve gözlerini üzerimde gezdirerek beni kontrol etti. "İyi misin?" Kesik kesik nefes alarak doğrulmaya çalıştım. Bana destek olarak oturmama yardım etti. Elimi ağrıyı hissettiğim yere götürdüm ve kurşun geçirmez yeleğe gömülmüş ve ezilmiş gibi görünen kurşunu çıkarıp elime aldım. "İyiyim."

Kurşunu bir kenara attım ve Yiğit'in bana uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Yiğit iyi olduğumdan emin olduktan sonra askerlere döndü. "Gözlerinizi dört açın. Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak." Askerler onu onayladı.

Yiğit'in peşinden yine ilerlemeye başladım. Vakit geçtikçe hissettiğim ağrı hafif bir sızlamaya dönüştü. Çelebi'nin bunu öğrendiğinde vereceği tepkiyi düşününce bilmemesinin daha iyi olacağına karar verdim. "Böyle bir şeyin yaşandığını Huysuz bilmese daha iyi olur." Yiğit kafa karışıklığı ile bana döndü ve sordu. "Huysuz?"

"Depoda yanımda gördüğün kişi, Selim ona bu adı taktı." Yiğit'in çatılı kaşları birkaç saniye sonra gevşedi ve kendi kendine mırıldandı. "Keloğlan." Yüzümde göremediği büyük bir sırıtma oluştu ve başımı aşağı yukarı salladım. "Bana da Cankız diyor." Yüzünde oluşan hafif bir gülümseme ile cevap verdi. "Huysuz'a söylemeyiz o zaman."

Mağaraların girişine, çatışmanın yaşandığı alana yaklaştıkça karşılaştığımız terörist sayısı giderek arttı. Tek tek hepsini indirerek ilerlerken sayılarını oldukça azaltmıştık ama hala hiç beklemediğimiz bir anda tünellerden karşımıza teröristler çıkabiliyordu. Hepimiz dikkatli adımlarla ilerlerken aramızda anlaşmış gibi senkronizeydik. 

Mağaraların girişine yaklaştığımızda birkaç terörist bize ateş etmeye başladı. Gelişimizi bekliyormuş gibi hazırlıklıydılar. Zaten tünellerde o kadar gürültü yaptıktan sonra bize karşı önlem almamış olsalardı asıl o zaman tuhaf olurdu. Tünellerdeki duvarların arkasına dağılarak siper aldık. Onlara karşılık verirken hemen yanımda duran Yiğit'in telsizini çıkardığını gördüm.

"Kuzgun'dan Kartal'a." Telsizden gelen yanıt gecikmedi. "Konuşan Kartal, devam edin." Yiğit yeniden telsizin mandalına basarak konuştu. "Askerlerimizi geri aldık. Mağaranın girişindeyiz. Burada en fazla on beş terörist var." Telsizdeki kişi yeniden cevap verdi. "Burada da sayıları azaldı. Bastırıyoruz." Yiğit yeniden mandala bastı. "Burayı temizledikten sonra çıkacağız." Aynı ses cevap verdi. "Çıkarken haber verin." Yiğit yeniden konuştu. "Anlaşıldı."

Yiğit telsizini yerine yerleştirirken telsizden yeniden ses geldi. "Aslan'dan Kuzgun'a" Siperden hızlıca ayrılıp bir teröristi daha indirirken telsizdeki sesin tanıdık olduğunu fark ettim. Konuşan kişi Ayaz'dı. "Kuzgun dinlemede." Yiğit'in cevabının hemen ardından Ayaz'ın sesi yeniden duyuldu. "Kuzgun, acaba siz içeride," Ayaz kısa bir süre duraksadı. "İçeride Cankız'la karşılaştınız mı?" Belli ki Ayaz benden nasıl bahsedeceğinden emin olamadığı için duraksamış ve sonra Selim'in bana verdiği kod adla seslenmişti. Yiğit kendi kendine homurdandı ve ardından mandala basarak cevap verdi. "Yanımda." Yiğit telsizi yerine yerleştirdi. Yiğit'in cevabına karşılık Ayaz'ın sesi kısa bir süreliğine yeniden duyuldu ve konuşma sonlandı. 

Yiğit'in telsizde işinin bitmesi ve ateş gücü olarak bize katılmasıyla birkaç dakikanın ardından girişi temizledik. Çuval gibi yere serilmiş teröristlerin bedenlerinin arasından ilerlerken Yiğit yeniden telsizini çıkarıp dışarı çıkacağımızı haber verdi. Mağaranın girişine ilerleyip dışarıda askerlerimizle bize arkaları dönük şekilde çatışan teröristleri gördük. Mağaranın girişinden bir saldırı beklemiyorlardı bu yüzden sırtlarını bu tarafa dönmüşlerdi ve arkalarında olduğumuzdan bir haberlerdi. Yiğit'in komutunu bekleyerek hepimiz aynı anda ateş ederek teröristleri temizledik. Arkalarını dönüp onları hazırlıksız yakalayanın ne olduğunu görmeye bir şansları dahi olmamıştı. 

SESSİZ SİPERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin