Bölüm 29: Boş Kurşun Kovanları

4.7K 356 18
                                    

Karakolda ifade verdikten sonra eve dönerken aklım yanı başımda oturan Çelebi'deydi. Hala onu böyle savunmasız görmüş olmanın şaşkınlığını üzerimden atamamıştım. Anlattıkları zihnimi meşgul ediyordu. Hikayesi üzerine düşündükçe aklımda yeni yeni sorular beliriyordu. 

O operasyonun ayrıntılarını bilenler kimlerdi? Ayrıntıları sadece şehit olan timin bilmesi mantıksız olurdu, mutlaka üst yönetim, strateji ekibi ve risk değerlendirme ekibi de biliyor olmalıydı. Ayrıca operasyonu istihbarat üssünden canlı bir şekilde takip edip anlık gelişen olaylara yönelik yönlendirme yapan kişiler de vardı. 

Ceyda operasyon sürecinde neredeydi? Timle beraber miydi yoksa istihbarat üssünde miydi? Eğer timle birlikteyse ona orada neler olmuştu; yaralanmış mıydı yoksa burnu dahi kanamadan mı çıkmıştı oradan? Çelebi bunu hiç düşünmüş müydü bilmiyordum ama Ceyda gözleri kendi üzerinden çekmek için onu ateşe atmış olabilir miydi?

Olayları ayrıntıları ile bilmediğim için aklımı sadece birinci basamak soruları meşgul ediyordu. Bunların cevaplarını öğrendiğimde sormam gereken asıl sorulara gelecekti sıra.

Başımı geriye atıp yaslandım ve bu sefer de diğer tarafımda oturan Ferit ile doldu düşüncelerim. Ben ifade verirken söylediklerimi duymasını sağlamıştım ve sandığının aksine, bilgi vermeye gelmediğimi kanıtlamıştım ama bu bana olan şüphelerinin son bulduğu anlamına gelmiyordu. İfade verip çıktıktan hemen sonra beni yine aynı şekilde tehdit etmişti. Eğer bunu yapmaya devam ederse plan yapmakla uğraşmayı bırakıp kafasına hemen bir tane sıkabilirdim.

Eve gelince arabadan indim ve Ferit'in bana imalı bir bakış atıp uzaklaşmasını izledim. Bizimle beraber gelen diğer korumalarda uzaklaşırken Sinan, Ferit'in bakışını fark etmiş olmalı ki yanıma gelip fısıldayarak "Hızlıca ortadan kaldırılması gereken bir sorun." dedi. Ferit'in uzaklaşmasını izlerken onu başımla onayladım.

Aklıma gelen fikirle konuştum. "Hep bu sorunu bizim çözmemiz gerekiyormuş gibi hareket ettik ama aslında elimizde altın gibi bir fırsat var." Ferit gözden kaybolunca bakışlarımı Sinan'a çevirdim ve hafifçe sırıttım. "Başkandan onu öldürtmesini isteyebiliriz. Bizi tehdit eden adam yapmış gibi gösteririz." 

Sinan'ın bakışlarına bir ışıltının yayıldığına şahit oldum ve o da hafifçe sırıttı. "Bu göreve bir acemi ile girecek olmam zamanında beni çok endişelendirmişti ama sen Yeşim," Kıkırdadı. "Sen şeytana pabucunu ters giydirirsin." Güldüm ve omzuna şakacı bir tavırla vurdum. "Beni hafife alıyorsun. Ben sadece pabucuyla yetinmem." 

İkimiz de gülerken Çelebi ilişti gözüme. Bir köşede telefonla konuşuyordu ve benim ona baktığımı görünce hafifçe gülümseyip göz kırptı. Sinan benim neye baktığımı görmek için Çelebi'ye doğru çevirdi başını ve onu görünce yüzündeki gülümse yavaşça silindi. 

Bakışları bana yeniden döndüğünde sıkıntılıydı. "Çelebi'nin geçmişini biliyorsun artık." Kafamı sallayarak onayladım ve devam etmesini bekledim. "Artık bu görevin sadece kötü adamları yakalamakla ilgili olmadığını biliyorsun. Biz bu görevde aynı zamanda iyi bir adamın adını da temize çıkarmaya çalışıyoruz." Bunu biliyor olmak hissettiğimden daha da fazla sorumluluk yüklenmesine neden oluyordu omuzlarıma. 

"Başka şüpheli yok muydu?" Soruma cevap vermeden önce derin bir nefes aldı. "Vardı. Operasyon ayrıntılarını bilen herkes şüpheliydi ve hepsi sorgulandı, hepsi incelemeden geçti. Hiçbir şey bulunamadı. Herkes bir günah keçisi arıyordu ve Çelebi hiç alakası olmadığı halde kendisini olan bitenin ortasında buldu." Ellerini beline yerleştirdi. "Eğer o operasyon dışarıya sızdırılmasaydı, asla böyle bir görevin içerisinde yer almayacaktık. Böyle bir göreve hiç ihtiyaç duyulmayacaktı. Bizi bu noktaya o zaman olanlar getirdi."

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now