Bölüm 20: Şüpheyi Öldürmek

4.7K 316 5
                                    

Genç kız gerginlikle terleyen ellerini ceketinin cebine yerleştirerek gizledi. Derinden hissettiği deneyimsizliği büyük miktarda öz güvensizlik yaşamasına neden oluyordu. Ne de olsa istihbaratta işe başlamasının üzerinden iki ay geçmeden, geçmiş tanışıklığı yüzünden büyük bir görevin içinde bulmuştu kendisini. Birkaç ay önce görev hakkında bilgi aldıktan sonra istihbaratla ilişiği resmi olarak kesilip gölgeler arkasında yoğun bir eğitim sürecinden geçmiş olsa da, şimdi başlayacak olan görevine hazır hissetmiyordu. 

Birkaç metre uzağında duran geçmişinden tanıdığı adama bakarken vücudunun bir yaprak gibi titremesine engel olmaya çalıştı ama ne kadar denerse denesin bu çabasında başarısız oldu. Vakit geçtikçe rahatlamak yerine daha da gerildiğini fark ettiğinde ansızın adımlarını adama doğru atmaya başladı. Adama umduğu kadar yaklaşamadan korumalar tarafından durdurulduğunda, kederini alaya alan karmaşaya öfkeyle tepki vermek üzere ona doğru yönelen adamla göz göze geldi. Adam ona doğru adımlarken yüzündeki öfkeyle harmanlanmış keder yavaşça dağıldı ve şaşkınlıkla fısıldadı. "Yeşim?"

***

Birkaç belgeye imza atıp gerekli işlemleri tamamladıktan sonra Çelebi ile avukatın peşinden karakolun içerisinde ilerlemeye başladık. Çelebi ben nezarethaneye döndükten sonra neler olduğunu sorgulamıştı ve ben ona şifreli bir şekilde Başkan'ın mesajını iletmiştim. Hala bana kızgın olduğu için benimle pek konuşmasa da neyse ki artık beni görmezden gelmiyordu. 

Merdivenlere doğru ilerlerken koridordaki oturma yerlerinden birinde Doğu ve Ayaz'ı sivil kıyafetleri içerisinde otururken gördüm. Doğu bakışlarını elinde tuttuğu romanın üzerinde tutsa da bedenini dikleştirmesinden benim yaklaştığımdan haberi olduğunu anladım. Ayaz ise onun aksine bir saniye bile gözlerini üzerimden çekmemişti. Onlara doğru ilerlerken Ayaz ile göz temasını kesmedim ve iyice yakınına geldiğimde hafifçe gülümseyip ona göz kırptım. Nasılsa görevim son bulmuştu, yakında neden böyle yaptığımı anlardı ama bakışlarından onunla alay ettiğimi düşündüğünü anlayabiliyordum. Yanlarından geçip onları arkamda bıraktığımda Ayaz'ın sinirle homurdandığını duydum.

Bir kat aşağıya indiğimizde girişteki danışman masasının yanında duran diğer ikiliyi gördüm bu sefer de. Selim ve Tolga beni görmeden önce gülerek sohbet ediyorlardı ama beni gördükleri anda ikisi de ciddi bir ifadeye büründü. Selim eğer gelip bana söylememiş olsaydı, onun kim olduğumu bildiğini kesinlikle anlayamazdım. Sandığımdan daha iyi bir oyuncuydu. Çıkışa doğru ilerlerken elimi kaldırıp onlara da hafifçe gülerek el salladığımda Tolga'nın da Ayaz'a benzer bir tepki verdiğini gördüm ama Selim şaşkınlıkla hafifçe sırıtmıştı.

Sonunda dışarıya çıktığımızda serin hava yüzüme çarptı. İki gündür taze hava almamış olduğum için birkaç saniye duraksayıp serin havayı içime çektim. İleride duran üç siyah SUV arabayı ve tanıdık simaları gördüğümde önce gerildim ama sonra kendimi gevşetip kararlı adımlarla onlara doğru ilerledim. Onların burada olması hemen Ankara'ya dönemeyeceğim anlamına geliyordu. Muhtemelen göze çarpmadan kaçabileceğimiz bir anı bekleyecektik.

Korumaların arasında Sinan'ı ellerini önünde kavuşturmuş takım elbisesinin içerisinde gördüğümde önce iyi olduğundan emin olmak için hızlıca gözlerimi üzerinde gezdirdim. Evde neler yaşamıştı bilmiyorum ama şu anda korumaların arasında durduğuna göre kimsenin ondan şüphelenmesine neden olacak bir şey yaşanmamıştı. Sinan'dan gözlerimi çekip diğer korumaları da inceledim. Neredeyse hepsi buradaydı ve bu tetikte olmam için yeterliydi. 

Bakışlarımı Mehmet Bey'e çevirdiğimde ifadesiz bir ifade ile bizim yaklaşmamızı izlediğini gördüm. Bakışlarıma karşılık verip gözlerini yanına gidene kadar üzerimden çekmedi. Sonunda yanlarına ulaştığımızda avukata yönelik konuştu. "Hizmetiniz için minnettarım Meryem Hanım. Bunun karşılığını alacaksınız." Avukat kocaman gülümsedikten sonra veda edip uzaklaştı. 

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now