Bölüm 12: Takım Çalışması

5.3K 331 8
                                    

Arkamdaki kişi beni geriye doğru çekerken üzerimdeki şaşkınlığı atıp bıçağımı çektim. Tam bu sırada kulağımın çok yakınından sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla söylediklerini duydum. "Sakin ol ve bıçağını geri yerine koy." 

Uyarı dolu tanıdık ses tüm tüylerimi diken diken etti. Hissettiğim tedirginlik bir anda ortadan kalkarken dediğini yapıp bıçağı geri yerine koydum. Beni sürüklemesine izin verdim ve ikimizi hiç fark etmediğim bir oyuğun içinde buldum. Elini ağzımın üzerinden çekti. Başımı arkaya doğru olabildiğinde çevirdim ve ona baktım. Bedenim onun bedenine yaslıydı ve tanıdık, bir o kadar da yabancı kara gözleri üzerimdeydi. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı.

Yüzbaşı Yiğit kolunu belimden çekti ama bizi içine çektiği küçük oyuğun içerisinde benden uzaklaşması pek mümkün değildi. "Buraya nasıl geldin?" Üzerimde bıraktığı etkinin, bana sorduğu soruyu anlamam biraz vakit aldığında farkına vardım. Bana olan yakınlığı zihnimi bulandırmıştı. Zihnimde kendime bir tokat atıp düşüncelerimi toparlamaya çalıştım ve o anda bu oyuğun dışında kalan dünyanın sesi yeniden kulaklarıma doldu. Çatışma tüm hızıyla devam ediyordu.

"Duvardaki bir delikten geçtim." Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Buradaki mağaralara aşina olduğunuzu düşünmemiştim." Cevap vermeden önce tereddüt ettim. Sonuçta Ayaz ve Selim'in buradaki varlığından bir haberdi ama nasılsa öğrenecekti. "Aslında bana yolu gösteren Ayaz'dı."

Kaşları çatıldı ve çenesindeki kaslar gerildi. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatıp başını geriye attı. Adem elması tüm ihtişamıyla gözler önüne serildi. Gözlerimi karşımdaki manzarada gezdirirken bir anda ne yaptığımın farkına vardım. Bakışlarımı ondan kaçırıp oyuğun içinde aslında göremediğim bir noktaya çevirdim. Bu adamdan etkileniyor muydum? 

"Siz mi getirdiniz onu buraya?" Sorduğu soru ile bakışlarımı yeniden ona çevirdim ve bana bakan gözleri ile karşılaştım. "Selim helikopterin kuyruğuna tırmanmıştı ve onları yanımızda buraya getirmeyi kabul etmediğimiz sürece inmeyeceğini söyledi. Oldukça ikna ediciydi." 

"Allah'ın delisi Selim, ondan daha azı beklenmezdi zaten. Ben onlara ne yapacağımı biliyorum." Bu daracık alanda ellerini beline yerleştirmeye çalıştı ama dirseği göğsüme çarpınca hemen ellerini geri indirdi. "Kusura bakma." Başımı aşağı yukarı salladım ve önceki konumuzda dönmek için konuştum. "Üzerlerine fazla gitme. Sizin bir tuzağın içine doğru ilerlediğinizi öğrenince çok endişelenmişler."

Kaşlarını çatıp bana baktı. Sesini biraz yükselterek konuştu. "Onlarla ne yapıp ne yapmayacağıma karışabilecek bir pozisyonda değilsin. Zaten iki askerimi buraya peşinden sürüklemene bir şey söylemedim, şansını zorlama." Haklı çıkışına karşı sessiz kaldım. Arkamda kalan duvara bedenimi yaslayarak destek aldım ve bakışlarımı oyuğun dışına, tünele çevirdim. 

Aramızda yaşanan bir kaç dakikalık sessizliğin ardından ilk konuşan o oldu. "Telsizden uyarıyı aldık. Eğer bir tuzak olduğunu öğrenmeseydik belki de bu oyuna düşerdik. Çevredeki hareketleri çok düzensizdi, bir saldırı bekliyor gibi değillerdi. Hatta askerlerimizi esir aldıkları için kutlama yapar gibi bir halleri vardı. Dalgın görünüyorlardı." Bakışlarımı ona çevirmedim. Hala birkaç dakika öncesindeki çıkışının ezici etkisini üzerimde taşıyordum. "İstihbaratı siz sağlamışsınızdır." Başımı sallayarak onu onayladım. Elini omzumda hissedince bakışlarımı ona çevirdim. "Sizin sağladığınız istihbarat her zaman hayat kurtarıcı oluyor. Kendim ve askerlerim adına teşekkür ederim." Parmaklarını üzerimden çekti ve elini silahının üzerine yerleştirdi.

"Yaklaşık yarım saattir bu tünellerde dolaşıyorum. Az önce kullandıkları geniş alanı gördün. Hemen yanında bir mağara daha var. Girişine nöbetçi dikmişler. O mağaraya başka bir giriş yolu da göremedim. Bakmadığım bir tek orası kaldı." 

SESSİZ SİPERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin