Bölüm 16: Pişmanlık İzleri

5.4K 321 5
                                    

Tahmin ettiğim gibi karargaha gitmedik. Kendimi bir polis merkezinin içerisinde bulana kadar nereye gittiğimizden pek emin değildim. 

İçinde bulunduğum odada bir masa ve iki sandalye dışında hiçbir şey yoktu. Tüm oda gri renklerdeydi ve odanın serin havası tüylerimi diken diken etmişti. Kapı solumda kalıyordu ve beni getirip buraya bırakmalarından sonra o kapı bir daha açılmamıştı. Tam karşımda ise çift taraflı cam vardı. Camın diğer tarafını göremiyor olsam da oradan beni izleyen gözler olduğuna emindim. 

Bir süre cama gözlerimi dikip baktım. Kendi yorgun bakışlarım camın üzerinden yansıyor ve bana karşılık veriyordu. Gözlerimin altında siyah torbalar oluşmuştu ve saçlarım dağılmıştı. Camdaki yansımama bakarak ellerimle saçlarımı düzelttim. Sonra yorgunluk yeniden üzerime çöktü ve başımı masaya yaslayıp gözlerimi dinlendirmeye karar verdim.

Kafamın içinde dönen düşünceleri bir düzene koymaya çalıştım ama zihnimde tam anlamıyla bir kaos yaşanıyordu. Yorgun zihnim bir konu üzerinde odaklanmamı zorlaştırıyordu ve bir anda kendimi önceliklerimden çok uzak olan bir şeyi düşünürken buluyordum. 

Sinan'ın ne durumda olduğunu merak ediyordum. Acaba planlandığı gibi odama girip hiçbir sorun yaşamadan belleği alıp çıkabilmiş miydi? Tutuklandığımızdan haberi olmuş muydu? Belki de çoktan Ankara'ya giden yolu yarılamıştı ve oraya ulaştığında bizi göreceğini düşünüyordu.

Peki ya Çelebi bana çok kızmış mıdır? Pervasızca hareket ettiğim için öfkesiyle karşı karşıya gelmem kaçınılmaz görünüyordu ama güvende olduğumuzu hesaba katarsak belki onu kolayca yumuşatabilirdim.

Muhtemelen Başkan bu durumu öğrenmişti. Onun ne yapacağını öngörmek zordu. Belki görevimizi sonlandırdığı için bizi buradan çıkarması için birilerini göndermekten geri kalmazdı ya da belki de ellerinde bir kanıt olmadığı için önünde sonunda bırakacaklarını bildiği için olayların doğal akışında gelişmesine izin verebilirdi. Her iki durumda da burada kalmak için, bir yol bulmam için gereken süre kısıtlıydı. 

Başkan'ın burada kalmam için onay vermesini sağlamak istiyorsam olayların akışını değiştirecek bir koz elde etmem gerekiyordu. Bu Mehmet Bey'in bir sonraki saldırısı olabilirdi ya da daha iyi ihtimalle, istihbaratı Gölge Bey'e götürecek bir ipucu bulmam burada kalmamı garantileyebilirdi. Bunlar elimdeki seçeneklerdi ama burada tutulurken bunları yerine getirmem zordu. Muhtemelen Yiğit yardım ettiği kişinin dışarıda bir yerlerde bir çıkar yol bulmaya çalıştığını düşünüyordu.

Bu planı, üzerine çok düşünmeden yürürlüğe sokmuştum. İhtiyacım olan çıkış yolunu buradan bulmam gerekiyordu. Bunu sağlamak için ben Mehmet Bey'e gidemeyeceğime göre Mehmet Bey'i buraya çekmem gerekiyordu. Eğer Mehmet Bey beni serbest bıraktıklarında burada yanımda olursa onunla gitmem gerekecekti. Teşkilat, güvenliğim için Mehmet Bey farkına varmadan yanından ayrılmamı tercih ederdi sonuçta.

Tabi buradan Mehmet Bey ile ayrılmam Savaş'ın pek hoşuna gitmeyebilirdi. O da, Çelebi ve Sinan gibi burada kalıp görevi devam ettirmem yerine uzakta güvende olmamı istiyordu. Beni ne kadar özlemiş olursa olsun ondan uzak kalmam, güvenliğim sağlandığı sürece önemli değildi.

Kapının dışından gelen sesleri duyduğumda kendi düşüncelerimi geri plana atıp seslere odaklandım. Dışarıda bir tartışmanın yaşandığı kesindi ama söylenenleri anlamak zordu. Seslerden birinin Yiğit'e ait olduğunu anlamıştım. Benim yüzümden zor durumda kaldığını hesaba katarsam ne hakkında tartıştığına yönelik tahminler yürütebiliyordum. Sesler son bulduktan sonra kapının açıldığını ve içeriye yönelen ayak seslerini duydum. Seslerden iki kişi olduklarını tahmin ediyordum.

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now