Bölüm 30: Tehlike Çanları

4.5K 386 46
                                    

Gözlerimi bir Doğu'nun bir Ayaz'ın üzerinde gezdirip duruyordum. İkisinden birinin bir açıklama yapmasını bekliyor olmama rağmen yakın bir zamanda konuşacaklarmış gibi görünmüyorlardı.

"Gerçekten dolaşmaya çıkmamışızdır diye düşünüyorum. Olay ne?" Daha fazla dayanamayıp sessizliği böldüm. Ayaz gözlerini yoldan ayırmadı ve Doğu ise sadece başını bana çevirip gözlerini üzerime dikti. Yeniden konuştum ama bu sefer ses tonumda bariz bir alay vardı. "Yoksa beni mi özlediniz? Oysaki daha bu sabah görüşmüştük."

Doğu da alayımı taklit ederek karşılık verdi. "Seni öyle olmadık yerlerde görmeye o kadar çok alıştık ki birkaç saat ayrı kalmak bile dayanılmaz bir özlem yaratıyor, değil mi Ayaz?" Ayaz sessiz kaldı ama ben cevabına kıkırdadım. "Halbuki, denk geldiğimiz anları saysan bir elin parmak sayısını geçmez. Bu kadar kısa sürede bana böyle alışmış olmanız gözlerimi sulandırıyor."

"Laf kalabalığını kes." Üzerime doğru eğildi ve büyük bedeni sayesinde tehditkar bir görünüm elde etti. "Senin amacın ne?" Üzerimde korku egemenliği kurmaya çalışıyordu. Çabasının boşa olduğunu göstermek için meydan okuyan bakışlarımı üzerine dikip öyle cevap verdim. "Doğru düzgün bir cevap bekliyorsan daha açık bir şekilde sormalısın."

Doğu'nun çenesi kasıldı. "Oynadığın oyunun amacı ne?" Biraz düşünüp cevap verdim. "Stratejik düşünme, planlama yapma, kaynak yönetimi, takım çalışması ve hızlı karar verme gibi becerileri geliştirme. Ama ben daha çok boş zamanımı değerlendirmek için oynuyorum."

Kaşlarını çattı ve anlamadığını ifade eden bir ses tonu ile sordu. "Ne?" Cebimden telefonumu çıkardım ve oyunu gösterdim. "Sana da öneririm. Diğer oyunların aksine daha gerçekçi."

Tüm yüzü gerildi. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Güldüm. "Hem de bariz bir şekilde." Yüzünün aldığı ifade ile daha çok güldüm. Gözle görülür bir şekilde öfkelenmişti. Derin bir nefes alıp üzerindeki öfkeden kurtulmaya çalıştı. "Yiğit komutanım, senin o evde isteğin dışında kaldığını ve bize o şerefsizi yakalama konusunda yardım edeceğini söyledi. Karşılığında ceza indirimi alacağın bir anlaşma yapmışsın. Vereceğin bilgileri şimdi anlatmaya başlayabilirsin." 

Kaşlarımı çattım. Kısa bir an Yiğit gerçekten böyle bir şey söylemiş olabilir mi diye düşündüm çünkü bana anlaşma teklif etmişti ama ben bunu reddetmiştim. Ama Doğu'nun bunları söyleyerek sadece ağzımdan laf almak için akıllıca oynadığını sonradan fark etmiştim. Bunu, söylediklerinden sonra verdiğim tepkiyi incelerken yavaşça sırıtmasından anlamıştım. "Belki de Yiğit komutanım senin hakkında o kadar da haksız değildir." 

"Yiğit komutanının bana bir anlaşma ile geldiği doğru ama bunu reddettim. Çünkü ceza indirimi almamı gerektirecek hiçbir suç işlemedim." Gözlerini üzerimde gezdirdi ve sonra yeniden gözlerime sabitledi bakışlarını. "Bunu inanarak mı söylüyorsun?" Beklemeden cevap verdim. "Elbette."

"Yaptığının bir suç olmadığını düşünenler her zaman daha tehlikeli olur." Duraksadı. "Gördüğüm en iyi yalancısın. Hakkını vermek gerek." Yeniden üzerime eğildi. "Ama Yiğit komutanım öyle kolayca yalanına kanacak birisi değil. Komutanımı nasıl senin savunmasız olduğuna inandırmayı başardın?" Yavaş konuşmasından kelimelerini özenle seçtiğini anlayabiliyordum. Yiğit hakkında yanlış yerlere çekilebilecek bir şeyler söylememeye çalışıyordu. Muhtemelen Savaş'ın bahsettiği o konuşma yaşanmıştı. Yiğit'in benim hakkımdaki kanısı sorguladığını görebiliyordum. 

Omuzlarımı silktim. "İnanır mısın bilmem ama hiç beni o şekilde görsün diye çaba sarf etmedim. Kendi kendine öyle bir sonuca vardı." Kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim. "Ama yanılıyor. Ben asla savunmasız değilim."

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now