Bölüm 28: Aramızdan Biri

5K 360 24
                                    

Arabaya bindikten hemen sonra harekete geçtik. Bir süre sessizlik oldu ama hem Çelebi'nin hem de Sinan'ın üzerimdeki bakışlarını sık sık dikiz aynasından yakalıyordum. Konuşmak istedikleri aşikardı. 

Ne söylerlerse söylesinler haklı olacaklarını biliyordum. Kontrolden çıkmış bir şekilde hareket ediyordum buraya taşındığımızdan beri. Sanki kendi hayatımda ipleri tutan kişi artık ben değilmişim gibi geliyordu ama kafaya koymuştum, buna bir son verecektim. Ne olursa olsun kontrollü davranmaya, dikkat dağıtıcı uyaranlara karşı tepkisiz kalmaya zorlayacaktım kendimi.

En sonunda soran Çelebi oldu. "Neler oluyor Yeşim?" Sürücü koltuğunun yan tarafında oturan Çelebi ile dikiz aynasından gözlerimiz buluştu. Bir süre gözlerinin içine bakıp derdimi anlamasını umdum. Ve sonra da bunu sonunda dile getirebildim. "En olmadık zamanda aşık oldum."

"O belli oluyor zaten." Kaşları hafifçe çatıldı. "Seni duyguların için yargılayamam Yeşim. Ama Yüzbaşı'yla tanıştığından beri eskisi gibi değilsin. Dikkatsizce hareket ediyorsun. Bunlara bizim dışımızda birisi şahit olsaydı neler olurdu biliyor musun?" Bir süre sessiz kaldı ve cevap vermemi bekler gibi yüzümde gezdirdi bakışlarını. Sonra bana doğru döndü ve benimle birebir göz teması kurdu. "Senin bir zayıflığın olduğunu görürlerdi. Ve bazı aşağılık, adi insanlar zayıflığını fark ederse, sana karşı kullanmaktan çekinmezler. Ve sırf bu yüzden büyük zorluklarla kazandığın güveni kaybedebilirsin."

"Dikkatli olacağım." Kafasını iki yana salladı ve kesin bir tavırla konuştu. "Hayır, Yeşim. Bundan daha iyisini yapman gerek. Onun yanındayken duygularını kontrol edemediğin ortada. Görev sonlanana kadar onunla bir daha görüşme." 

İçimde onu görememe ihtimali yüzünden telaşa düşmüş olan bir yanım itiraz etmek istiyordu ama o kısmı yok sayarak cevap verdim. "Görev yegane. Eğer gereken bu ise yaparım, sorun değil."

Kafasını sallayarak onayladı ve önüne döndü. Sinan ile dikiz aynasından göz göze geldik ve bana göz kırpıp hafifçe gülümsedi. Ben de ona aynı gülümseme ile karşılık verip cebimden telefonu çıkardım ve oyuna girdim. Birkaç dakika içinde dün ki toplantıyı, dönerken pastaneye uğramamızı ve gece yaşananları, sabah tim ile karşı karşıya gelmemi rapor ederken aklıma Güneş geldi. İsmini oyunda benimle iletişim kuran istihbarat görevlisine iletip göze çarpan şüpheli davranışlarından bahsettim. Görev için bir risk oluşturabilme olasılığı olduğu için Güneş'i derinlemesine araştıracaklarını söylemesinin ardından oyunu kapattım.

"Güneş hakkında ne düşünüyorsunuz?" Sinan bu soruya cevap veren ilk kişi oldu. "Garip birisi. Duygu değişimleri çok hızlı. Ama pek etrafında dönen dünyanın farkında değil. Tek bir sözünün Ayaz'ı nasıl yerle bir ettiğini fark etmedi bile. Hem Ayaz'dan hem de Savaş'tan hoşlanıyor, bir seçim yapamıyor gibi görünüyor." 

Çelebi onu kafasını sallayarak onayladı ve sonra çok alakasız bir konu ile devam etti. "Fırından yaptığı poğaçanın buram buram kokusu geliyordu." Sözlerinin ardından karnından bir gurultu yükseldiğinde Sinan ile gülmeye başladık. Omzuna hafifçe vurup gülerken konuştum. "Canın çok çektiyse arayalım, Güneş sana ayırsın Çelebi bey abisi." Sinan söylediklerim ile daha da gülerken kulağıma Çelebi'nin homurtuları doldu. 

Saniyeler içerisinde gülmelerimiz son bulduktan sonra eve varmadan önce onlara Güneş hakkındaki şüphelerimden bahsetmeye karar verdim. "Güneş'in bize mutfak görevlerini dağıtırken poğaçayı kimin sevdiğini hatırlayamıyormuş gibi davranmasını fark ettiniz mi?"

Sinan konuştu. "Gözleri direkt olarak senin üzerindeydi. Vereceğin tepkiyi yakalamaya çalışıyormuş gibi gelmişti bana ama emin olamamıştım." Çelebi kaşlarını çatıp bir bana bir de Sinan'a baktı. "Ben niye fark etmedim bunu?"

SESSİZ SİPERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin