Bölüm 6: Beklenmeyen Ziyaret

6.3K 352 4
                                    

Evden içeriye girerken aklımda yaralı askerler vardı. Onların durumlarının ne olduğunu deli gibi merak ediyordum ama yakın bir zaman içerisinde öğrenmem mümkün değildi. Ayrıca Savaş ile buluşmak için anlaşmıştık ama Savaş'ın bugün olanlardan sonra gelip gelmeyeceğini bilmiyordum. Yaralı arkadaşlarının yanında kalmak isteyebilirdi, bugün yaşananlardan sonra komutanları ile görüşmesi gerekebilirdi ya da sadece benim gibi bugün olanlardan sonra buluşmanın riskli olduğunu düşünüyor da olabilirdi. Belki de anlaştığımız gibi oraya gider ve beni beklerdi ama ben gitmeyi düşünmüyordum.  

Salonda elinde bir fincan kahvesi ve tableti ile bacak bacak üzerine atmış oturan Mehmet Bey'i gördüğümde odama geçmekten vazgeçip yanına doğru ilerledim. Karşısına oturduğumda bakışları beni buldu. Elindeki tableti yanına bıraktı ve konuştu. "Nasıl, sevdin mi ilçeyi?"

Omuzlarımı silktim. "Küçük bir yer. Alışmam vakit alacak." Cevabım dürüsttü. İstanbul gibi bir yerde her adımımı gizlemem çok kolay oluyordu ama burada her adımımı iki kez düşünüp atmam, arkamda hiçbir iz bırakmadığımdan emin olmam lazımdı. Yeni şartlara ayak uydurmam gerekecekti. 

Mehmet Bey yeniden konuşmadan önce salona gelen hizmetçi kadından bana da kahve getirmesini istedim. "Merak etme, eğer işler planladığımız gibi ilerlerse burada uzun süre kalmamız gerekmeyecek." İşler ne şekilde planlanmıştı bilmiyordum ama kafamı sallayarak onu onayladım. Mehmet Bey hapishaneye girip çıktıktan sonra daha temkinli adımlar atar olmuştu. Bana karşı artık daha kapalıydı ve çevirdiği işlerden daha az bahsediyordu. Bu benim için büyük bir sorun oluşturacaktı. 

Planların ne olduğunu öğrenmek için konu açacaktım ki telefonu çaldı. Sehpanın üzerinde duran telefonunu eline aldı ve arayanı gördüğünde yüzünde büyük bir gülümseme oluştu. Kimin aradığını merak ederken aramayı cevapladı. Konuştukça yüzündeki gülümseme kayboldu. Telefonu kapadığındaysa sehpaya sertçe bıraktı. "Adamlarımızı delik deşik etmişler." Yüzündeki dumura uğramış ifadesi keyiflenmemi sağlamıştı. "Hafife aldım onları." Sıkkın ifadesi ile yeni yeni çıkmaya başlamış sakallarını sıvazladı. "Onların kiminle dans ettiklerini bilmesi lazım. Başka bir şey ayarla-"

"Hayır!" Ani çıkışım ile susup bu çıkışımı beklemediğini belli eden ifadesi ile bana baktı. Kaşlarını yukarı doğru kaldırıp gözlerini üzerime dikmişken konuştum. "Zaten üzerindeki suçlamalar yeni düştü. Bir anda buraya taşındık ve biz taşınır taşınmaz böyle olaylar baş gösteriyor. Mutlaka dikkatleri üzerimize çeker." Bir süre susup yüzüne baktım ve bir şeyler söylemesi için bekledim. Ama az önceki ifadesinden sıyrılmış, bomboş bir ifade ile bana bakmaya devam ettiğinde ben de konuşmaya devam ettim. "Sicilimizi temiz tutacağına söz vermiştin. Adının daha fazla bu işlere karışmasını istemiyorum." 

Oturduğu yerden kalkarken telefonunu ve tableti eline aldı. Merdivenlere doğru ilerlerken de konuştu. "Her ne kadar bu gerçekten kaçınıyor olsan da, çoktan ellerine en az benim ki kadar kan bulaştı kızım." Gözden kaybolduğunda başımı geriye yaslayıp derin bir nefes aldım. Evet, benim elime de kan bulaşmıştı ama bu kan asla masum insanların kanı değildi. Ben vatan düşmanlarının pis kanına dikmiştim gözlerimi.

***

Mehmet Bey'le yeni bir günde kahvaltı yaptıktan sonra onu yapacağı bir buluşma için uğurlamıştım. Her ne kadar yanında gidip ne işler çevirmek üzere olduğunu öğrenmek istesem de Mehmet Bey beni yanında istememişti. Evden çıkmadan önce bana "Bunlar sana ağır geliyor gibi. Biraz uzak durup kendine vakit ayırsan iyi olacak kızım." demişti. Bir anda abim dediğim kişiyi ve onun timini korumak için gösterdiğim tepki başıma böyle bir dert açmıştı işte. 

Birkaç gün yatışmasını bekler, etraflıca düşündüğümü ve hazır olduğumu söylerdim. Şimdilik ise yanında Çelebi'yi göndermiştim. O ne yapar ne eder çevirdiği işleri öğrenirdi. Yanında bizden olmayan korumalardan da göndermiştim. 

SESSİZ SİPERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin