1. BÖLÜM - BEYAZ VE SİYAH

4.2K 202 120
                                    

    Karanlık bir ormanda buldum kendimi. Neden burada olduğum veya buraya nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Karanlıktan korkardım, bu korkumu yalnız oluşum utanmaz bir şekilde destekliyordu. Etrafımda titrek adımlarla dönmeye başladım ve karşılaştığım tek şey koskocaman bir hiçlikti. Hiçbir şey görmüyordum ve bu gözlerimin korkuyla irileşmesine neden oluyordu. Kalbimin yerinden çıkarcasına çarpışını dışarıdan gelen bir ses gibi duyabiliyordum.

    Sessizliğin sesini işitmeye çalıştım. O kadar karanlık ve sessizdi ki, beni deli ediyordu. Çırılçıplak ve savunmasız hissediyordum. Sanki her an biri arkamdan bana zarar vermek için fırlayacakmış gibi bir his kuşattı etrafımı. Bu his, tüylerimin diken diken olmasına sebep oldu. Ruhum, çaresiz bedenimi orada bırakıp kaçmak için her bir hücreme baskı yapıyordu. Boğuluyordum.

    Bu tür durumlarla baş edebilmek için kendimi soktuğum şekle girdim istemsizce. Çok dikkatli bir şekilde ve gözlerimi bir saniye bile açmadan yere oturdum. Gözlerimi açmıyordum çünkü karşıma çıkabilecek şeylerden korkuyordum. Zaten savunmasız olan beni, daha da savunmasız bırakarak koruduğumu sanıyordum. Yere oturduktan sonra bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı bedenime doladım. Başımı da bacaklarıma dayadım. Her ne kadar karanlığın içinden gözlerimi kapatarak kaçtıysam da sessizlik hala kulağıma fısıldıyordu. Derin bir nefes aldım ve aklıma gelen ilk şarkı sözlerini mırıldanmaya başladım. Korkusuzca dudaklarımdan dökülen sözler, korkakça bir haykırışın sır perdesini ardında gizliyordu. En sonunda kendi sesimin bile sınırlarını aşan sessizliğe karşı kulaklarımı kapadım aniden. Şarkı sözleri dur durak bilmeden dudaklarımdan dökülmeye devam ediyor, kendi içimdeki sessizliğe eşlik ediyordu.

    Biraz zaman geçtikten sonra kapalı olan gözlerime rağmen bir ışık gördüm. Başımı yavaşça kaldırdım.  Işık o kadar güçlüydü ki ellerimi gözlerime siper etmek zorunda kalmıştım. Güçlü ışık yerini daha bakılası, sönük, sadece içinde geçen senaryoyu aydınlatacak güçte bir aydınlığa bıraktı. Sesi olmayan bir film gibiydi. Ayağa kalktım ve delice çarpan kalbime rağmen birkaç adım yaklaştım. Kaşlarımı çattım ve senaryoyu anlamaya çalıştım.

    Çok zarif bir kadın vardı karşımda. Yere oturmuş, tıpkı ona benzeyen küçük bir kız çocuğuyla oyun oynuyordu. İkisi de çok mutlu görünüyorlardı. Kadın kıza gurur ve şefkatle, kız da kadına hayranlıkla bakıyordu. Kahkaha sesleri ve gülücükler her tarafımı sarıyordu. Birbirlerine bakışları ve parlayan gözleri o kadar tatlıydı ki içimi eritiyordu. Ama benim asıl dikkatimi çeken şey ikisinin de upuzun ve gür saçları bir kar tanesi gibi bembeyaz ve parıl parıldı.

     Görüntü yavaş bir geçişle değişti, bu sefer karşımda siyah bir pelerin giymiş aceleyle koşturan bir adam vardı. Pelerininin şapkası dudaklarına kadar yüzünü örtmüştü. O nefes nefese koşarken ben kucağında sıkıca bir şeyi tuttuğunu fark ettim. Tam olarak ne tuttuğu belli olmuyordu fakat birkaç saniyede bir kucağındaki şeyi kontrol ediyor ve daha sonra arkasını kolaçan ediyordu. Bunları yaparken biraz yavaşlıyor olsa da hiçbir şekilde durmuyordu. 

    Sonunda durdu. Durmasını gerektirecek bir şey olmamıştı ama o birden duruvermişti. Göğsü, hızla inip kalkıyordu. Arkasını dönüp çömeldi ve kucağında sakladığı her neyse onu yere bıraktı. Yeniden ayağa kalktığında etrafımı korkutucu bir ürperti sardı. Az önceki acelesinden eser kalmamış bir sakinlikle pelerininin şapkasını indirdi. Doğrudan bana baktı, gözlerimin içine. Onun ani bakışıyla ağzımdan minik bir çığlık koptu ve birkaç adım geriledim. Fakat bu çığlık sadece bana baktığı için kendini bırakmamıştı. Şimdi o gizemli ve siyah bir pelerin giymiş adamın dudaklarından kan damlıyordu ve o kan, gözlerime bakıp dişlerini gösterdiği gülümsemesine de bulaşmıştı. Kanlanmış dudaklarına aynı renkteki kırmızı gözler eşlik ediyordu. Korkutucu benliğindeki tek saflık beyaz saçlarıydı.

Gökyüzü'nün İçinde - 1    (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon