24. BÖLÜM - KAVUŞUM

531 62 31
                                    

Merhabalar canım okuyucularım. Bu bölüm muhtemelen çoğunuzun favori bölümü olacak. Uzun zamandır beklediğiniz bir bölüm diyebilirim. Bölüm sonuna birkaç açıklama ekleyeceğim. Bu arada okunma sayısına göre oy sayısı çok az:( Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Hepinize iyi okumalar diliyorum. Sizleri çok seviyorum❤️

Dolunayda Aylanmayı unutmayın🌚

ınsta: gokyuzunun_icinde miray._.y

Bütün gücümü de enerjimi de ortaya koyuyordum. Belki de daha fazlasını. Ama bir Yıldız'ın daha kayıp gittiğini hissetmek beni paramparça ediyordu. Bir insan soğuk kokabilir miydi? Kayan Yıldız'ın, kızıla boyanmış Gökyüzü'nün ardında bir yerlerde bana göz kırptığını, hatta beni de beraberinde götürmeye her daim hazır olduğunu çünkü bir şekilde ona bağlı olduğumu hissediyordum. Nasıl ben nereye gitsem peşimde beliriveriyorsa, gözümü kırpmadan onun peşinden ölümle vals yapmaya gönüllü olacağımı biliyordum. Çünkü buna değer gibiydi. Çünkü soğuk tanıdık bir kokuydu.

Ölüme uzattım ellerimi. Dudaklarımdaki metalik kanla beraber. Kurumuş kanın dudaklarımın çevresinde oluşturduğu kabuksu his onun bedenindeki kanın da aynı şekilde kuruduğunu fısıldar gibiydi. Ve bu beni deli ediyordu. Ona kalbimi de versem, bütün bedenimi de versem, ruhumu da versem yetmiyor gibiydi. Asla da yetmez gibiydi. Ama o hep yetinmeye alışıktı. Sabırlı olmaya alışıktı. Belki bir kere daha yetinir umuduyla her şeyimi ortaya koymaya hazır bir şekilde denedim. Ölüme diz çöktüren adam şimdi ölüme diz çöküyordu. Çünkü artık baş ölüm meleği değildi.

"Hadi, aç gözlerini!"

Kalbi durmuştu. Ne kadar denersem deneyeyim bir türlü çalışamamıştı. Ben de alışık olduğum şekilde onu iyileştirmeye çalışıyordum. Göğsüne dayadığım avuçlarımla yaptığım kalp masajına bel bağlamıştım. Kale ve Öz'deki diğer herkes şifacıların birkaç büyüsü ve enerji aktarımı ile temas dahi gerekmeden her şeyi iyileştirebildikleri için kalp masajı gibi temel şeyleri bilmiyorlardı. Ben Davin'e tüm gücümle kalp masajı yaparken Kale ardı sırası kesilmeyen büyülü sözleri sıralıyordu. Hatta o denli hızlı söylüyordu ki kelimeleri bana yavaş yavaş tanıdık gelmeye başlayan dil, tekrar yabancılaşıyordu. Sarfettiğim eforla alnımda biriken ter damlaları açık göğsüne damlamak üzereydi.

"Lütfen Davin, aç şu gözünü!"

Göz ucuyla Olina ve Lucas'a baktım. Telaşla bizi izlediklerini görünce hala şansım olduğunu anladım. Göğsüne sertçe bastırdığım ellerimi çekip kulağımı dayadım ve duymaya çalışırken parmaklarımı da boynuna dayadım. Hayır, bir gelişme yok. Gözkapaklarını yukarı kaldırdığımda ise gri renkli gözleri yerini bembeyaz bir gözküresine bırakmıştı.

Yalvarıyorum, ölmesin. Gökyüzü'ne yalvarıyorum, onu benden alma.

Çaresizlikle tekrar kalp masajına döndüğüm zaman bu defa yanmaya başlayan gözlerim de bana eşlik ediyordu. Başımı kadırıyor, diğer Ölüm Meleği kardeşlere bakıyor sonra da kapalı gözlerle tek nefeste büyüleri sıralayan usta şifacıya bakıyordum. Şimdiye kadar uyanmış olmalıydı.

"Neden uyanmıyor bu!"

Masajı daha sert yapmaya başladığımda Elio omuzlarıma dokundu. "Diana, göğüskafesini kıracaksın."

Duraksadım. Belki de son defa göreceğim surata bakmak için duraksadım. Benim yüzümden bedeninden ayrılmak üzere olan ruhu görmeye çalıştım. Amatörce bir aptallıktı. Hazır olmadığımı söylemişti. Bu yüzden gereğinden fazla içirmişti kanını.

Alnımdaki ter ve gözümde biriken yaş burnumun ucuna kadar akmış, orada bir olmuştu. Son hamlemle burnumun ucundan ayrılan damla tam da dudaklarına damlamıştı. Dayanamayıp başımı çıplak göğsüne dayadım ve orada devam ettim ağlamaya. Çünkü Kale büyülü sözleri fısıldamayı bırakmıştı. Ölüm Meleği kardeşlere bakmaya cesaret edememiştim.

Gökyüzü'nün İçinde - 1    (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now