6. BÖLÜM - UÇURUMLAR VE YILDIZLAR

994 107 40
                                    

    Davin'den içeride beklemesini rica etmiş ve sonrasında çabucak bir duş almıştım. Saçlarımı kurutmadan üzerime giyindiğim açık mavi bir sabahlıkla içeri girdim. Davin beni büyük bir açıklık olan duvarın önünde bekliyordu. Açılan kapının sesini duyunca tereddüt etmeden bana doğru döndü. Yavaş adımlarla ona doğru ilerledim. Yavaş adımlarla bana doğru ilerledi. Bir deja vu yaşıyor gibi hissettim küçük bir anlığına. Birbirimize yaklaşırken baştan aşağı süzdük birbirimizi. Siyah bir gömlek ve siyah bir kumaş pantolon giymişti. Gömleğinin düğmelerinden ikisi açılmış ve kollarını yukarı doğru katlamıştı. Dağılmış görünüyordu. Bakışlarımız birbiriyle çarpıştığında ikimizde olduğumuz yerde durduk. Ben onun kasvetli gri gözlerine bakıyordum, o benim gök mavisi gözlerime bakıyordu. Bir süre öylece durduk.

    "Diana..."

   Kaşlarımı çattım çünkü karşılaştığımız andan beri bana ne ismimle hitap etmiş ne de bu kadar samimi bir şekilde konuşmuştu. Araya hep mesafe koymuş muhatap olmamak için de epey çaba sarf etmişti. Bana doğru yürümeye devam etti ve en sonunda sıkıca sarıldı. Bu hareketi karşısında iyice afallamıştım. Cidden... Bu. Da. Neydi. Şimdi?!

    Bedenimin iki yanına düşmüştü kollarım ve ne kadar denersem deneyeyim bana itaat etmiyor, bedenini bedenime dolamış adamı benden uzaklaştırmıyordu. Şok içinde gözlerimi açmıştım. O başını benim saçlarıma gömmüştü ve ben de aramızdaki boy farkından dolayı başımı göğsüne yaslamıştım. Kokusunu aldığım anda kalbim çarpmaya başladı. Çarpan kalbim her geçen saniye daha da hızlı çarpıyor yerinden çıkacakmış gibi göğsüme baskı yapıyordu. Kokusu bir sis gibiydi. Yağmurlu bir günde ortaya çıkan gece sisi gibiydi. Hem korkutucuydu hem de olmak istediğim yer gibiydi. Hem çok yabancı hem çok tanıdık bu hisse hayret ettim. En sonunda kendime geldim ve kollarımla onu göğsünden ittirdim.

    "Neler oluyor?" Titrek bir şekilde nefes alıyordum ama sesim istediğim tonda çıkmıştı ve buna memnundum.

    Bu sefer o kaşlarını çatmış neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bakışlarındaki hayal kırıklığını yakaladığımda içime bir taş oturmuş gibi hissettim. Neler olduğunu anlayamıyordum. Bana durduk yere neden sarılmıştı ki? Tek kaşımı kaldırıp başımı yana yatırdım ve bir cevap bekledim. O ise sadece benim gözlerime kilitlenmişti. Bir duvarın olmadığı açıklığa kaydı gözlerim. Şok içinde oraya bakakaldım. Yüzlerce yıldız bir fırtına çıkmış da yağmur tüm şiddetiyle yağıyor gibi gökyüzünden kayıyordu. Manzaranın güzelliğine mi aşık olsam yoksa karşımda bana hayal kırıklığıyla bakan adamın o Yıldızların efendisi olduğu gerçeğiyle mi yüzleşsem, bilemedim. Bana baktığı her saniye yıldızlar sıklaşıyordu. Bir ona bir açıklıkta görünen yıldızlara bakıyordum. Göğsüm korkuyla inip kalkıyordu.

    "Davin? Adın Davin öyle değil mi?" Tüm cesaretimi toparlayıp sormuştum bu sorumu ama sadece daha fazla hayal kırıklığı ve kayan yıldıza sebep olmuştu. En sonunda dikleşti ve derin bir nefes verip açıklığa doğru yürümeye başladı. O yaklaştıkça bulut merdivenler ortaya çıkmaya başladı. Ne yaptığını anlayınca peşinden gittim ve kolundan tutarak bana doğru çevirdim.

    "Dur!" Gözleri önce onu tutan elime sonra gözlerime odaklandı. Gözlerimden saçlarıma, saçlarımdan yüzüme doğru hareket etti bakışları. Acelesiz bir şekilde yüzümü ezberlemeye çalışırcasına baktı bana. Sonra tekrar gözlerime baktı. Gözlerimin içine. Ruhuma ulaşmaya çalışıyordu sanki. O böyle bakınca ensemdeki tüyler ürperdi ve soğuk bir rüzgar esti. Birbirimize bakıyorduk, dip dibeydik ama aramızda uçurumlar var gibiydi. Ve o uçurumu oraya az önce kendi ellerimle ben inşa etmiştim.

    Bir adım geri çekildim. "Buraya neden geldin?"

    Sorumla birlikte kendini elimden kurtardı ama elimi tutmaya devam etti. "Yapma."

Gökyüzü'nün İçinde - 1    (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now