14. BÖLÜM - ÖTEKİ ÖZ

609 87 8
                                    

    Yaklaşık on iki gündür boyuttan boyuta atlıyorduk. İkimizin de enerjisi en sonunda tükenmek üzereydi. Enerjimizi toplamak dışında neredeyse hiç dinlenmiyor hemen bir sonraki yere portasyonlanıyorduk. Suyumuz ve yiyeceklerimiz de günler önce tükenmişti, bulduğumuz ve bize korkutucu gelmeyen şeyleri kemiriyorduk ormanda. Eğer şanslıysak bir su yatağı buluyorduk, mataramızı doldurup yola devam ediyorduk. Eğer şanslıysak tabii - bir defa şanslı olmuştuk sadece.

    "Davin'i bulunca suratına koca bir yumruk geçireceğim," diye isyan bayrağını ilan etti Elio.

    Kıkırdadım. "Yok yaa, eğleniyorum ben," dedim oturmuş elimle toprağa şekiller çizerken. "Hadi itiraf et, senin de hoşuna gidiyor." 

    Elio bana göz devirdi. "Hıhı, ne demezsin."

    Onca gün ve onca boyuttan sonra benim de takatim kalmamıştı. Günler önce ilk ben vermiştim isyan bayrağını ama sesimi çıkarmıyordum. Nora ve Arya'nın söylediği şeyleri düşünerek oyalanıyordum. "Prensler..."  demişti önce Arya. "onları sakın yalnız bırakma." Sonra Nora devam etmişti "Daha önce hiç olmayan bir şey, ne olduğunu çözemedik ama çok büyük."

    Acaba yanlış mı anladım diye defalarca tekrar ettim o sahneyi kafamda. Hayır, her defasında aynı şeyler yaşanıyordu. Ne demeye çalıştıklarını bir türlü anlamamıştım ama bildiğim tek şey Davin'i bulduktan hemen sonra Öz'e dönmemiz gerektiğiydi. O ikisinin sağı solu belli olmuyordu.

    "Gözümüzün önünde başka bir yol var da biz mi görmüyoruz acaba?" dedi Elio.

    "Nasıl yani?"

    "Bir türlü bulamadık. Daha ne kadar devam edeceğiz?"

    "Bulana kadar."

    Göz devirdi. "Ben ciddiyim."

    "Ben de öyleyim." Derin nefes aldım ona doğru döndüm. "Ama haklısın. Şimdiye kadar bulmamız gerekiyordu. Bir şeyi gözden kaçırmış olmalıyız."

    Bir süre ikimiz de konuşmadık. Öylece, batan Güneş'i izledik. Boyut atladığımız ilk gece dışında Gökyüzü eski haline dönmüş, olması gerekenşekilde işliyordu. Bu yüzden bu gece Yeni Ay olacaktı. Yani Ay'ı Gökyüzü'nde beş gün boyunca göremeyecektik. O yüzden bu gece kamp yapmaya karar vermiştik. Güneş doğana kadar burada mahsurduk. On iki gün boyunca hem sabah hem akşam defalarca portasyonu kullanmıştık. Bu yüzden on iki gün sonra ilk defa bir gece tam olarak dinlenebilecektik. Bunun verdiği minik tatminle ağacın dibine iyice kuruldum.

    "Sence Gökyüzü'nün koruyucuları bizi bulmaya neden hiç gelmedi?" dedim mırıldanarak.

    "Bir süredir ben de bunu düşünüyordum. Birçok Öz'e izinsiz girdik ama yolumuzu kesen hiç kimse olmadı." Bana döndü. "Senin minik kurtların dışında tabi," dedi pis pis gülerek.

     "Ha ha," dedim yapmacık bir şekilde. "Geç dalganı sen."

     Çantamı başımın altına koyup sırtım Elio'ya dönük şekilde yere uzandım. "Acaba onlarla iletişime geçsek mi?"

    "Geçip ne diyeceğiz? 'Merhaba sizin bölgenize girdik ve elimizi kolumuzu sallaya sallaya dolanıyoruz' mu? Unutma, herkes aynı bilinç düzeyinde değil." 

    Başımı salladım. Derin bir nefes alıp malum soruyu sordum. "Ya onu bulamazsak?"

    Elio'nun da derin bir nefes aldığını duydum. "Birçok açıdan sıkıntılı bir durum olur o zaman."

    "Ne gibi?"

    "Davin'in önemli bir görevi var. O ölüm meleklerinin lideri. Eğer o geri dönmezse Kraliçenin veya prensesin lider olması gerekir ve bu normal bir şey değil."

Gökyüzü'nün İçinde - 1    (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin