27. BÖLÜM - BÜYÜK İHANET GÖSTERİSİ

490 56 39
                                    

Önceki bölüm için hepinizden özür diliyorum🙃. Bu bölüm fazlasıyla kalp kırıklığı içeriyor. Hazır olup geliniz. Oy vermeyi unutmayın lütfen!!! Sizleri seviyorum❤️❤️

Instagram: miray._.y

    Sadakat ve dostluğun hakim olduğu bir diyarda perde arkası hep ihanet ve düşmanlıkmış

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sadakat ve dostluğun hakim olduğu bir diyarda perde arkası hep ihanet ve düşmanlıkmış. Sırtınızı yasladığınız, bu beni korur dediğiniz kişi, en başından beri kuyunuzu kazıyormuş. En komik olanı da bunu gerçekten de sizi korurken yapıyor olmasıydı. Koruyordu, canı pahasına koruyordu çünkü sizi öldürme zamanı henüz gelmemişti, doğru anı bekliyordu. Başkasının öldürmesine izin veremezdi, sizi kendine saklıyordu. Bu yüzden koruyor, kolluyor, kanatları altına alıyor ve sizde bütün benliğinizle ona güveniyordunuz. Siz ona güvenince de ölüm fermanınızı yazıyor ve işte o doğru anda sırtınızdan bıçaklanıyordunuz. Ne acı, ne gülünesi...

"Sonunda tanıştın!" dedi Rigel büyük bir coşkuyla. Elleri, kolları yerinde durmuyor, leş gibi kokan odanın işinde oradan oraya bir ceylan gibi sekiyordu. "Bu tarihi anı aslında hepinize aynı anda yaşatmayı planlıyorduk ama malum. Sen buradasın, onlar orada, Prensesler yan odada falan filan..."

Ay Kralı'nı, sözde babamı, ve Güneş Kralı'nı gördüğüm andan beri kilitlenmiştim. Bütün vücudum kaskatı kesilmiş, bu olanlara anlam vermeye çalışıyordum. Ne kadar denersem deneyeyim sindiremiyor, yediremiyordum kendime. Saç uçlarıma kadar buz kesildiğimi hissediyordum. Rüzgar esse tek bir saç telim dahi kıpırdamazdı. Bu anın şoku ve beni sarsması kadar daha büyük hiçbir şey yaşamayacağımı biliyordum.

Rigel Prenseslerin yan odada olduğunu söylediğinde Ay Kralı'nın pis pis sırıtan yüzüne kilitldiğim gözlerimi yavaşça çekip ona çevirdim. Aniden, o kadar hızlı bir şekilde harekete geçtim ki en yakınımda duran Ay Kralı irkilip birkaç adım geriye gitti. Sandalyemde sağa sola tepiniyor, ağzımdan daha önce hiç duymadığım yaratıcı küfürler dökülüyordu. Çığlık çığlığa, her yeri inletiyordum.

"Nora ve Arya nerede!" dediğimi hatırlıyordum en son. O kadar çok şey çıkıyordu ki ağzımdan ben bile ne dediğimi seçemiyordum. Cinnet geçiriyor olmalıydım. Gözlerimden ateş çıktığına yemin edebilirdim.

"Yeter!" diye gürledi Ay Kralı. "Bu kadar şımarıklık yeter."

Durup ona diktim gözlerimi. O kadar çok kaşlarımı çatmış ve gözlerimi açmıştım ki gözlerim yuvalarından çıkacak gibiydi. "Sen..." dedim. Ama cümlenin devamını getiremedim. Bu ihaneti nasıl bir söz, nasıl bir kelime tarif edebilirdi ki?

Bir zafer kahkahası atarak yanıma geldi. Göz hizama kadar eğilip tam da gözlerimin içine baktı. "Anlaşılan o kadar beklememize değimiş ha?" diyip pozisyonunu değiştirmeden arkasında duran diğer iki Krala döndü. Üçü de aynı anda gülmeye başladı.

"Sevgili Prensesimizin yüzündeki ifadeye bakılırsa, değmiş," dedi Güneş Kralı.

"Elbette değecekti, sevgili dostlarım," dedi Rigel. Yüzünü ekşitip bana çevirdi bakışlarını. "Şunların düştüğü hallere bak! Birazcık akıllarını olsaydı şüphelenirlerdi. Size erkeklerin yönetimde olması gerektiğini söylerken haklıydım."

Gökyüzü'nün İçinde - 1    (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin