Bayram çocukları gibi...

1.1K 48 6
                                    

"Şey..ben"
Acilen bir yalan bulmalıyım. Ama tabi üstünden kalkmam lazım. Ayakta zor gezmeye çalışan ben ve Akselin üstünden kalkmak isteyen yine ben!
"Sen ney?" Seslice yutkundum. O gözlerime bakarsa bem yalan söyleyemem ki...

"Üstünden kalkmama yardım edersen söyleyeceğim"
"Of Melis. Seninle işimiz var"

Üstündem kaldırıp kanepeye oturtdu beni. Kendisi de oturdu.

"Boynumda ne arıyordun? Hadi buyur açıkla bana"
Yeterince rezil olmuştum bide ipi dersem düşünemiyorum bile. En iyisi konuyu yayındırıp koşarak odaya gitmek. Tabi koşarak kısmını lafın gelişi söyledim.

"Bu yüzük bir türlü çıkmıyor" ne güzel konu!

"Laf değiştirmeyi hiç beceremiyorsun. Hadi açıkla"
Aslında gözlerinden okunuyordu benim ne için geldiğim. Biliyordu. İnadına yapıyordu. Tamam ya,bırakalım da dananın ipi inceldiği yerden kopsun. Ah tabi ki dana derken ve ip göndermesi yaparken aklımda Aksel geçmedi..

"Ben boynundan asılı olan ip hakkında bir şeyler duydum. O ipte ne olduğunu merak ediyorum. Görmek için geldim be-"
"Anladım. Uzatma"
"Peki. Göster hadi"

Tereddütde kalmıştı. Göstermek yada göstermemek..
"Hadi git yat. Göstermiycem"
"İyi. Bende yarın Zeynep'e sorurum"

Gözlerini gözlerimde sabitledi. Biraz düşündükten sonra dudaklarını ıslattı. Ayrıntıya çok indim galiba neyse.
"göstercem. Ama alay etmek yok. Anlaşıldı mı?" Küçük mızıkçı çocuları andırdı.

"Tamam. Söz" zaten hepsi görmüştü. Bir tek ben görmemiştim. Bu neyin anlaşması?
Elini boynuna uzatıp ipi tişörtünün içinden çıkardı. Hadi ama. Bu rüya olmalı. Boynunda yüzük taşıyor? Hemde sahte nişan yüzüğümüzü.
"bu... Nasıl yani?" Kelimeler bulmakta zorlandığım an.
"Tamam. Gördün işte. Şimdi git uyu"
"Ben..yani sen"
"Git uyu hadi. Unutalım bunu. Neden bilmiyorum ama üzerimde gezdiriyorum şu metal parçasını. Seni hiss etdiriyor işte''

Kulaklarıma ve gözlerime inanamıyordum. Kalbim hızla çarpmaya devam etdi. Onun gerildiğini gördüm ve odama doğru ilerledim.
Şuan Aksel evde olmasaydı yatağımın üstünde zıplayarak bağırırdım. Açıkcası gördüklerime ve duyduklarıma çok sevindim. Bu ne bilmiyorum...

---

Sabah erkenden uyandım. Uykuluydum. İlaçların etkisi. En iyisi mutfağa gidip bi kahve yapmak.
Zorlukla mutfağa girdim. Girmemle bağırmam bir oldu.
"Akseeeel!"

-Aksel
Bi kanapede yatağa alışmış insan nasıl şirin yatıyorsa bende öyleydim. Taki Melisin kulaklarımın zarını iflasa uğratacak şekilde bağırmasını duyana kadar. Kesin sebze desenli mutfağı gördü. Ayaklarımı yere sürterek mutfağa girdim. Kırk yıllık karı koca gibi beni azarlamaya başladı. Görecek günlerin varmış Varol.

-Melis
"Hani sen titiz çalışıyordun mutfakta? Allah aşkına şuraya bak ya! Bide çorbayı hazır almış ya! Bravo!"

Gözlerini kırpıştırdı. Bu oyunları ben yemem komşucum.

"Aaa buraya ne olmuş" bunu demesiyle sinirlerim tepeme çıktı resmen.
"Salağa yatma! Yemem!" Eliyle mola işareti yaptı. Ne zamandan beri mola veriyoruz kavga ederken?

"Bi şey merak etdim. Sen çorbanın hazır olduğunu nerden bildin?"

"acaba corbayı döktükten sonra poşetini mutfağın ortasına atan kim? Ya bu yerdeki su ve doğranmış sebzeler ne?! " şimdi inme geçircem. Halime bak!
"Eh yere renk gelmiş fena mı,desen olmuş"
Elimi alnıma vurdum. Konuştukca sinir ediyor beni. Tavana baktım.
"Ya desen diyor,renk diyor tanrım ya! Allahım bana sabır buna akıl nasip eyle bu güzel günde" sonraysa ona döndüm.
"Ben senin evinde mutfağını böyle mi yapmıştım?!" Tezgaha yaslandı. Alaycı gülüşle baktı. Delircem!
"Sen çorba hazırlamadın ki. Kahvaltı hazırladın"

Gıcık KomşumWhere stories live. Discover now