GİRİŞ | AV MEVSİMİ

21K 701 118
                                    


1. KİTAP
SİYAHIN BİR HİSSİ
T A N I T I M V İ D E O S U


Kalemin sivri değilse, kaderinde kendinden başka öldürebileceğin birini arama.

Öncesinde sadece tek bir diyar vardı.

İyinin, kötünün ve mutlak hakimiyetin bulunduğu yegâne bir diyardı bu; henüz kırılmamış, eğrilip bükülmemiş bir dişli çark gibiydi. Yedi büyük tür, yedi ölümcül günah misali, hepsi bir arada yaşardı. Gökyüzünde ay ve güneş, gece ve gündüz olsa dahi birbirinden asla ayrılmaz, yeryüzünde ise bereket tohumları eksik olmazdı.
Daha sonrasında yaşayan her şeyin düzeni bozuldu, hakimiyet devriyle birlikte savaşlar başladı ve diyar üç boyuta bölündü.

Ana diyarda kalanlar, en güçlü sayılırlardı.
Onlara göre mevsimler üçe ayrılırdı. Üçünün de adı av mevsimiydi.
Yirmi altının ikinci varisine göre ise intikam mevsimi...
Dünyaya ulaşan tüm kapılar yalnızca yedi gün süren bu mevsim başlangıcında açılırdı. Yalnızca o ve ailesi için sunulan lütuflardan sadece biriydi bu yedi günlük dünyaya gidiş.

Ailesi.
Yirmi altının iki varisinden yalnızca biriydi o. En şanssız, en gaddar ve hiç şüphesiz herkes tarafından en çok lanetlenendi. Annesinin günahını ortaya çıkaran, babasını yüzüstü bırakan, kardeşiyle bu yüzden arası açılan yalnız, yapayalnız bir adamdı yirmi altının iki varisinden biri.

Onun nefreti, tüm kana susayanların ve kalp atışlarıyla mest olanlarınkinden kat be kat üstündü. Ama bu kez emin olduğu tek bir şey vardı; onu avuçları arasından asla kaçırmayacaktı. Yarım kalan hiçbir şeyi sevmezdi. Ne pahasına olursa olsun, o kadının kalbini yerinden söküp yiyecekti. Artık istediği sadece onun kalbi de değildi.
En derin denizlerde, kayaların en alt tabakasına gömmüş, bir hazine gibi saklamıştı kızını. Bunca zamandır, tam on bir koca sene boyunca kaçmış, kendisiyle birlikte kızını da beraberinde kaçırmayı başarmıştı. Fakat artık kaçamayacaktı. Çünkü yirmi altının ikinci varisi istediğini almadan durmayacaktı.

Kızının kalbi.
Onu da istiyordu.
Biliyordu, insanlar için en can yakıcı şey sevdiklerinin ölümünü görmekti.

Ölüm.
Ölüm ona eskiyi, çok eskiyi hatırlatıyordu. Artık atmayan kalbinin üzerindeki ince, soluk ve izi silinmez bir yaraydı ölüm onun için. Altın sarısı saçlar, menekşe rengi parlak gözler, bembeyaz pürüzsüz bir ten ve ihanetti onun için ölüm. Yaktığı, vazgeçtiği, soğuk toprağın üzerinde terk ettiği geçmişiydi ölüm. Ölüm o kızdı, o kız artık yoktu ve onun da atan bir kalbi yoktu.

Güneş tüm kızıllığıyla Timona Dağları'ndan batarken, o kızıllıkta yıllar önce kör bıraktığı anneyi ve sadece bir kez görebildiği uzun saçlı kızının kanlar içerisindeki bedenini hayal etti
Afarel Meredith Rovlet.
Ne yazık, dedi içinden güneşin son ışıkları yüzünde dans ederken.
Yarın yeniden güneş doğduğunda, ikisi de ölmüş olacaklardı çünkü mevsim onlar için kış,
Afarel Meredith Rovlet için
intikam mevsimiydi.


•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SİYAHIN BİR HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin