6.Bölüm • Kan Havuzu

26.1K 2.2K 146
                                    

*Omyssa: İnsanların bilinçaltına girip oyunlar oynayan bir tür büyücüdür. Çok nadir bulunur. Yüz kişiden en fazla iki kişi Omyssa'dır. Predezia'da hiç omyssa olmamasına rağmen Lordhor ülkesinde bu kişiler oldukça fazla görülür.

Sonunda Tanrıça Katiyaslavi'nin tapınağına vardıklarında Kral Lev gri gözlerini kırpıştırdı. Bu at arabasının sadece minik bir camı vardı, bu yüzden kendini sıkıştırılmış ve daralmış hissediyordu.

Atlar, tapınağın dış kapısından geçti ve surlarının yanında kişneyerek durdu. Lev'in gözüne ilk çarpan şey, minik camdan görünen süs havuzuydu. Ancak su şeffaf ya da yeşil değil, kırmızıydı. Kıpkırmızıydı. Kan gibi...

Bu süs havuzunu buraya her geldiğinde görürdü. Ancak oradaki su, yosunlarla beraber yeşil olurdu. Neden kan gibi olduğunu anlamamıştı. Gözlerini bir kez olsun kırpamadan, odaklanarak oraya baktı. Koyu kırmızı su, fıskiyeden akarak düşüyordu. Biraz daha koyulaştı. Bu sefer gerçekten kan gibi olmuştu. Sanki... Sanki bir şeyin kanı gibiydi. Gözleri oraya delicesine odaklandığı için yanmıştı ancak umurunda değildi.

Dehşet ve panik, damarları arasına yayıldı ve kanını ateş bastı.

"Majesteleri?" diyen muhafız sayesinde, kurumaya yüz tutmuş gözlerini kırpıştırdı ve kafasını hışımla adama doğru çevirdi.

"Bunu sen de görüyor musun?" diye sordu Lev, muhafıza.

Adam biraz eğildi ve Lev'in gösterdiği tarafa doğru baktı. Ama onun gözlerinde hiç korku veya şaşkınlık yoktu.

"Neyden bahsediyorsunuz, majesteleri?" diye sordu muhafız merakla. Bu sırada Darya konuşulanları dinliyor ve Kral Lev'in dediği tarafa bakıyordu.

Lev yeniden süs havuzuna baktı ancak bu sefer gördüğü kan değil, sıradan bir suydu. Gözlerine inanamıyordu. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi ki? Daha birkaç saniye önce resmen kan akıyordu. Bu çok ama çok garipti. Yoksa beynine oynanan bir oyun muydu bu? Ya da buralarda bir omyssa mı vardı?

Burada omyssa olması nerede imkânsızdı. Çünkü burası Predezia idi. Omyssalar, Lordhor'da olurdu.

Sadece bir hayaldi, sadece bir hayaldi! Kral Lev, kendisini buna inandırmaya zorladı.

Muhafız gözlerini süs havuzundan çekti ve Lev'in gözlerinin içine baktı. Neler olduğunu anlamak ister gibi bir hali vardı. "Neler oluyor? Ne gördünüz?"

"Muhafız Ren," dedi Kral Lev. "Orada kan vardı."

"Nerede kan vardı, efendim?"

"Süs havuzundan kan akıyordu. Muhtemelen bir hayaldi ama o kadar gerçekçiydi ki."

"Efendim, yorgun düşmüş olmalısınız."

"Omyssa olduğunu düşündüm. Ama böyle bir şeyin asla olmayacağı kanaatine vardım."

"Omyssa da nedir, majesteleri?" diye sordu Darya. O an Lev'in kafasında şimşekler çaktı. Darya'yı da, Tanrıça'yı da unutmuştu.

"İşine yaramayacak işlere burnunu sokma," diye sorusuna cevap verdi Kral Lev.

Ardından kalkmak için hazırlandı. Cüppesinin uçlarını düzeltti ve kürklü kollarını biraz sıyırdı. Ellerini dizine koyarak kalktı ve kapıdan çıktı. "Kızı getirin!" diye emir verdi az önceki muhafıza.

Gözleri ile arabayı yokladı. Muhafız, bir ayağını at arabasının üzerine koydu ve ayağa kalkmış olan Darya'yı bileğinden tutup çekti. Kız düşecek gibi oldu ama sonunda dengesini korumayı başardı.

Tanrıça, fosili çalan kişinin sarı, upuzun saçlı birinin olduğunu söylemişti. Kral Lev'in, o fosil ile ne çok hayalleri vardı. O tırnağı geri istiyordu. Tanrıça eğer kızın suçsuz olduğunu söylerse ne yapacaktı? 

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now