51.Bölüm • Sgieen Gizemi

16.2K 1.1K 194
                                    

Lev, sabah olduğunda işlerini halledip aşağıya indi. Bugün Yelena'yla olan nişanı atıyordu ve buna oldukça mutluydu. Başından bir bela daha eksiliyordu. Yelena artık kraliçe olamayacaktı. Onu bir daha hayatına almamak adına çıkarmıştı.

Üzerine koyu safir rengi tunik, siyah deri pantolon ve siyah bir pelerin giymişti. Çizmeleri de tıpkı üzerindeki şeyler gibi siyahtı. Zaten genellikle koyu kahverengi veya siyah giyinirdi. Açık renk sakallarının yavaş yavaş çıktığını hissedebiliyordu. Bu, hiç olmamasından daha iyiydi.

Hava sıcaktı. Sıcak hava, Lev'in siyah kıyafetlerinin altına işleyerek onun tenini yaktı. Bunun üzerine gülümsedi. Bugün keyfini hiçbir şey bozamazdı. Kendi kendine, "Özür dilerim, anne, baba," diye mırıldandı. "Nişanı atıyorum..."

Annesi hayatta olsaydı muhtemelen bunu istemezdi. Ama onu Pjotr öldürmüştü. Bunu bazen geceleri düşünüyordu ve sanki sinir krizi geçiriyordu. Babasının o hale gelmesini sağlayan da Pjotr'du.

Hem de onlar suçsuzken yere yapmıştı bunları Pjotr. Hiçbir şey yokken. Sözde Darya'nın canını yakacakmış Lev... Bu saçmalıktı. Neden Darya'nın canını yaksındı ki?

Aptallık.

Bunları düşünmemeye çalışarak avluya inip kölelerin uzattığı tepsilerdeki şaraplardan bir kadeh alıp içmeye koyuldu. Ardından ileride Darya'yı gördüğünde onun yanına gitmek için yürüdü. Yanında kimse yoktu. Bu durumu fırsat bildi.

Darya'nın oturduğu sandalyenin yanına bir sandalye çekip o da yanına oturdu. Lev boğazını temizlediğinde Darya başını çevirdi. "Merhaba," diye mırıldandı.

Lev direkt söze girdi. "Yelena'yla nişanı atıyorum."

Darya'nın yüzünden bir şaşkınlık ifadesi geçti. "Gerçekten mi?" diye sordu. "Neden?"

"Bir sürü nedeni var." Lev bakışlarını saray kapısına yönlendirdi ve dalgın dalgın bakmaya başladı.

"Peki, ya onun tepkisi ne oldu?"

"Ağladı, seni seviyorum dedi." Kaşlarını çattı. "Hem sen neden merak ediyorsun ki?"

"Bilmem," dedi Darya dudağını büzerken. "Her neyse!" deyip elini savuşturdu. "Kiminle evleneceksin?"

"Kimseyle."

"Ne demek kimseyle? Ülkenin bir kraliçesi olmak zorunda..."

Lev omuz silkti, cevap vermedi. Ardından Darya'nın elini, eliyle kavradı. Elleri sıcaktı; Lev'inki gibi değildi. Lev, ellerinin buz tuttuğunu hissedebiliyordu.

Çoğu kişinin gözlerinin onlara çevrildiğini fark etmişti ama umurunda değildi. O bir kraldı. Ne isterse, ne dilerse yapardı. Kimle isterse onunla olurdu. Buna kimseye karışma hakkı yoktu. Bencilce davrandığını biliyordu fakat o böyleydi işte. Değişmek de istemiyordu.

Darya elini çekmeye yeltendi ama çekmedi; hafifçe parmakları oynadı. "O fosille ne yapacaksın? Ne dileyeceksin?" diye sordu. "Aklında ne var?"

Lev'in yüzü, bunu duymayla beraber soldu. Kızın elini saran elini gevşetti ve gözlerini aşağıya dikti. "Bundan kime ne?"

Darya'nın sertçe yutkunduğu, gırtlağının oynamasından belli oluyordu. "Bilmeye hakkım var. Fosilin büyüsünü ben kullanacağım ve ne istediğini bilmezsem kullanamam, değil mi?" Çenesini kaldırdı ve gözlerini kıstı. "Burada kurban olan benim."

"Kurban falan değilsin," dedi Lev. "Fosil bir gelsin, o zaman söylerim, ama sen ilk önce yeminini etmelisin."

"Ne yemini?"

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now