39.Bölüm • Asker Ordusu

16.1K 1.2K 285
                                    

Darya nefesini tutarak yerde kıpırtısız yatan ağabey Pjotr'a baktı. Kendini ağlamamak için zor tutuyordu ama yapacak bir şey yoktu. Sadece bir geceden beri burada olmasına rağmen bu ona yüzyıllar gibi gelmişti.

Eğildi ve Pjotr'un nabzına baktı. Yaşadığını biliyordu ama emin olmak istedi. Eğer olur da bir gün onu öldürürse ne yapardı bilmiyordu. Bildiği tek şey Pjotr ile yeniden karşılaşacaklarıydı. Peki, o zaman ne yapacaktı?

Elindeki şamdanı yere koydu. Çizmeleri hızla ayağına geçirdi ve odanın dışına çıktı.

Bu yeri anımsıyordu.

Burası, onu daha önce kaçırdığında da götürdüğü yerdi. Tek farkı etrafta insanların ve aslan meşaleleri olmamasıydı. Yani en azından Aslan Meşalelerinin olmadığını umuyordu. Ama insanların olmadığı kesindi.

Pjotr'un uyanma ihtimaline karşı koşar adımlarla kulübenin dış kapısına yöneldi. Kapının kulpunu çevirdiğinde açılmadığını, kilitli olduğunu fark etti. Sert bir küfür savurdu ve arkasını dönüp, etrafı gözleriyle taramaya başladı.

Ahşaptan tozlu dolapları, çekmeceleri, askılıkları, ne varsa hepsini aradı, fakat bulamadı. Hiçbir yerde kapının anahtarı yoktu. O zaman son çare kalmıştı. Muhtemelen anahtar Pjotr'daydı.

Sessiz adımlarla odaya geri döndü. Pjotr hâlâ bıraktığı gibiydi. Put gibi yatıyordu. Bu her ne kadar Darya'nın içini vicdan azabıyla doldursa da umursamamaya gayret etti. Yıllarca bilmediği ağabeyinin bir anda çıkıp, "Ben senin ağabeyinim," dediğinde zaten ona oldukça fazla bir yük olmuştu. Yıllarca görmediği, sadece şeytan diye ismini duyduğu birinin evinde nasıl yaşayabilirdi ki? Bu o kadar kolay değildi.

Ayrıca bu şeyi Pjotr da yapmıştı. Pjotr da kız kardeşinin ensesine vurup onu bayıltmıştı. Darya pişman değildi. Amacı intikam almak da değildi. Sadece buradan kurtulmaktı.

Daha birkaç dakika önce güzelce sohbet ediyorlardı. Ne değiştiğinden emin değildi ancak çok iyi bildiği şey, o kapıdan çıkıp gittikten sonra o oda tekrar Darya'ya cehennem olarak kucak açacaktı. Çoktandır aklında bu vardı. Şeytanın kardeşi olmak bunu gerektirirdi.

Yere çömeldi ve hızlı, aynı anda sessiz olmaya gayret ederek temkinli olarak elini Pjotr'un gömleğindeki cebine soktu. Ama tam da tahmin ettiği gibi boştu.

Bunun üzerine pes etmedi. Ellerini pantolonunun ceplerine soktu. Yoktu, yoktu, yoktu!

İki elini şakaklarına bastırdı. Pjotr, Darya'nın bu yaptığına çok kızacaktı. Darya da gidememişti zaten. Hapı yuttuğu belliydi.

Kapattığı gözlerini açtığı anda gözlerini Pjotr'un az önce kenara fırlattığı samur kürklü pelerinine iliştirdi. Bu son seçenekti. Belki orada olabilirdi. Bunun olması için dua etti. Çömeldiği yerden hızlıca kalkıp kürkün yanına gitti. Kürkün iç kısmında büyükçe bir cep haricinde daha fazla cep yoktu. Elini cebine soktuğunda eline soğuk, sert nesneler değdi. İrkildi ama amacına ulaşmış hissetti. Yüzü aydınlandı.

Merakla cebin içindeki şeyleri çıkardı ve zemine koydu. Çelikten kını olan kıvrık bir jambiya vardı. Hançeri sertçe kınından çıkaracakken aklına geldi ki zamanı yoktu. Bu yüzden kendine kızdı ve hançeri bir kenara koydu. Hançerler her ne kadar son zamanlarda ilgi alanına girse de şimdilik bunu düşünmenin sırası değildi.

Yerde kalanlara baktı. Evet! Evet, işte anahtar buradaydı. Hançere o kadar çok dalmıştı ki anahtarı fark edememişti bile. Pjotr en başından beri anahtarı pelerininde saklıyor olduğu için kendinden utandı. Bilseydi en baştan yapardı.

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now