48.Bölüm • İntikamın Kara Suları

15.3K 1.2K 267
                                    

Umarım bölümü beğenirsiniz. Ben beğenmedim çünkü baya durgundu :D Görüşlerinizi, fikirlerinizi bekliyorum. Görüşürüüz.

Yelena mahzene girdiğinde karşısında Lev ile Darya'yı gördü. Birbirlerine sarılırken Darya, Lev'in dudağını öptü. Ellerindeki şarap şişeleriyle uzanıyorlardı. Bu görüntü o kadar rahatsız ediciydi ki... Vera hapisteyken nasıl rahat edebiliyorlardı? Hiç akıllarından geçmiş miydi?

Gözleri doldu. Dişlerini, çenesini kırmak istercesine sıktı. Nefes alış verişleri sıklaşmıştı ve göğsü hızla inip kalkıyordu. Kalbinde öyle yüklü bir sinir vardı ki, bu mahzendeki tüm şişeleri kırıp fıçıları devirebilirdi.

"Siz..." diye tısladı ve kafasını iki yana salladı. Sesi titremişti ve bundan nefret ediyordu. Daha fazla konuşamayınca gözlerini başka tarafa çekti.

Darya'nın sendeleyerek kalktığını gördü. Ayık olduğu kesindi fakat yine de biraz da olsa sarhoş olduğunun farkındaydı. Lev ise her zamanki gibiydi. Yelena da bunu biliyordu ki, o kolayca sarhoş olmazdı.

"Açıklayabilirim," dedi Darya, boğazını temizleyerek. Elindeki şarap şişesini yere bıraktı ve yeşil tırnaklarını avcuna bastırdı.

Lev hâlâ uzanıyordu ama başı Yelena'ya dönüktü. "Açıklanacak bir şey yok." Ses tonu, tıpkı ifadesi gibi sertti. "Her şey ortada ve bundan kime ne?"

Darya, Yelena'nın karşısında dikildi. Bakışları boştu ama Lev'i duyduğunda şaşırmış gibi göründü.

Yelena, "Ben senin nişanlınım!" diye bağırdı tüm mahzeni yankılanacak bir şekilde.

Lev de ayağa kalktı ve ağır adımlarla yürüyüp kadının yanına ulaştı. "İlişkimiz sadece bu kadar. Nişanlıyız ve bu nişanı atabilirim. Beni sınama."

Yelena burnunu çekti ve çenesi öfkeyle titredi. Midesi kasıldı. Bunun olmasını istemezdi. Nişanı atmamalıydı. Net bir tonla, "Hayır!" dedi. "Nişanımızı atamazsın."

Lev'in pembe dudaklarının arasından bir kıkırtı duyuldu. Gözlerini alayla yere dikti ve, "Öyle mi?" diye sordu. "İstesem şu an, şimdi atabilirim. Nişanımız kâğıt üzerinde bir şey ve tek bir kalemle seni sürgüne bile yollayabilirim."

Nazikçe, "Neden böyle bir şey yapma gereği hissediyorsun? Oysaki seninle çok iyiydik," derken sesini alçak tutmaya özen gösteriyordu kadın. Dolu gözlerindeki yaşlar yere damlamasın diye gözlerini kırpmıyordu bile.

"İşler değişti, Yelena," dedi Kral Lev, kalkıp Yelena'ya yaklaşırken. "Sana ilgi duymuyorum." Çenesini kaldırıp kadına tatlı bir şekilde gülümsedi. "Gerçi hiç duymamıştım."

"Tabii," diye mırıldandı Yelena, Darya'ya imalı bir bakış atarken. "Sırf beni öpebilmek için kırk takla attığın günleri unutmadım."

"Ben hiçbir zaman öyle bir şey yapmadım." Lev'in ses tonu, bunun doğru olduğunu haykırıyordu.

Yelena ne hissedeceğine karar veremedi fakat şu an ağır basan duygu nefret ve öfkeydi. Öfkeliydi çünkü Darya ölmemişti. Nefret doluydu çünkü Lev onu aldatmış sayılırdı. Hem de yeşil bir köleyle... Gerçi her zaman yaptığı şeydi bu ama bir yeşille olduğu için, üstelik Vera'nın zindana girme sebebi olan bir kızla olduğu için, öfkesi doruklara ulaşmıştı.

Titrek bir sesle, "Beni sevmiyor musun?" diye sordu. Aslında Lev'in onu sevmesini pek umursamıyordu ama kraliçe olmak için Lev'in aşkı lazımdı.

Kral Lev, kadının gözlerinin içine bakarak, "Sevmiyorum," dedi.

Yelena tırnaklarını Darya'nın omzuna bastırdı. Kız bunu beklemiyormuş olacaktı ki irkildi ve inledi. Omzunu onun tırnaklarından kurtarmaya çalıştı.

YÜKSELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin