46.Bölüm • Şeytanın İni I

20.8K 1.3K 899
                                    

Sonunda beklediğiniz Pjotr'lu bölüm geldi. Bu bölüm Pjotr bana çok sempatik geldi. Baya uzun yazdım bölümü. Umarım sevmişsinizdir. Ben severek yazdım.

Darya'nın vücudu bir yandan kasılıp bir yandan rahatlarken Lev'in kokusunu içine çekti ve kafasını adamın omzuna gömdü. Bu sırada Lev'in yükselip alçalan göğsünü hissedebiliyordu, ancak Lev'in kalbi, Darya'nınki kadar hızlı atmıyordu.

Yavaşça adamın kollarının arasından çıktı ve derin nefesler eşliğinde gözlerini yere dikti. "Ben iyiyim," dedi ama beyninin her yanı boğucu siyah dumanlarla kaplıydı. Bu ilk zorbalık görüşü değildi fakat bu seferki farklıydı. "Sorun yok."

"Pekâlâ," dedi Lev, elinin tersiyle yüzündeki kanı silerken. "Sanırım temizlenmemiz gerekiyor."

Darya, karşısındaki göle baktı. Dalgaların sesi her zaman huzur verici olmuştu ancak şimdi huzurlu değildi. Rahatsız edici bir şekilde boğucuydu.

Kafasını onaylarcasına salladı ve ayağının dibindeki ölü adama sert bir tekme savurup Kral Lev'in peşinden gitti.

Gölün yanına geldiklerinde Darya çizmelerinin ıslanmaması için çıkardı ve çıplak ayaklarını dalgalar vuran kıyıya değdirdiği ayakları resmen buz tuttu. Geriye doğru sendeleyerek sıçradı. Lakin kaçış yoktu. Elindeki eldivenleri kayalığın üzerine bıraktı.

Lev'e baktığında göz göze geldi. Kral Lev kollarını sıvamıştı ve gölün ferah suyuyla ellerinden dirseklerine kadar yıkıyordu. "Neden bekliyorsun?"

Darya çömelip suyu parmak ucuyla kontrol ederken, "Çok soğuk..." diye söylendi.

"Bir şey olmaz. Alışırsın." Lev bu sefer avuçlarına su doldurup yüzüne çarptı. Yüzündeki kanlar, suyla beraber yavaşça silinmeye başladı.

Darya elini yıkadı. Bu zor olmuştu; parmak uçları soğuktan uyuşmuştu. Yanak içi kan olduğundan ağzını çalkalayıp yüzünü yıkadı. Ardından cüppesinin yırtık yenini dirseğine kadar çekti. Tam da tahmin ettiği gibi yaralanmıştı. Ağır değildi; ufak bir ıslatmayla geçerdi.

Avcuna su doldurup temiz suyla yaralı yerini ovaladı. Epey acıyordu ve kalkmış derisini parmak uçlarında hissedebiliyordu. Lev, saçlarını suyla ıslatırken, "Yaralanmışsın," diye mırıldandı.

"Önemli bir şey değil," dedi Darya, adama bakmadan.

Lev oturduğu toprağın üzerinden kalkıp Darya'ya ilerledi. "Dur, bir bakayım," deyip kızın kolunu, sanki kırılabilir bir şeymiş nazikçe kavradı.

Darya itiraz etmedi. Sadece izin verdi.

Lev elini göldeki suyla ıslatıp zaten temizlenmiş olan yarayı daha çok temizledi, çünkü kan durmadan akıyordu. Ardından kılıcıyla cüppesinden bir parça kumaş kesti. Kumaşı da biraz ıslatıp yaraya sardı, bağladı. Sonra ise Darya'nın yenini yeniden bileğine kadar çekti.

Darya, Lev'e minnettarlık ile baktı. "Teşekkürler," diye mırıldandı. "Sizin yaranız var mı?"

"Benimkiler önemli değil, alışkınım. Hava kararmadan oraya ulaşmamız lazım, meşalemiz yok," dedi ve atlara doğru yürüdü.

***

Darya ile Lev, sırf toplantıya yetişmek için atlarını koşturmuşlardı. Atlar bile artık terlemişti.

Alacakaranlık yerini yavaş yavaş zifiri karanlığa bırakıyordu. Kuru hava insanın tenini yakacak cinstendi. Aç karınları ise cabasıydı. Yol boyunca Darya'nın karnı, yediği dayaktan mı yoksa açlıktan mı bilinmez, ağrımıştı. Lev'e bakınca onun da acı çektiğini yüz ifadesinden görüyordu. Yaralanmıştı ve bunu Darya'ya göstermemişti.

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now