15.Bölüm • Ozların Saldırısı

24.2K 1.8K 177
                                    

Kral Lev'in tek bir cümlesi yüzünden şaşkına dönen yüzler, gözleri ile tüm çevreyi taradı. Çevrede birkaç ayak sesi dışında hiçbir şey yoktu. Ancak o ayak sesleri bile herkesin içini endişeye boğabilecek güce sahipti.

Yelena eğildi ve sevgilisine baktı. Gözlerini korku ile kırpıştırdı, giydiği cüppenin sırtında duran sadağı ve yayı sağ eli ile kavradı. Fısıltı halinde, "Ne yapacağız?" diye sordu.

Kral Lev yere çömelmiş bir vaziyette, "Saldırıya geçerlerse saldıracağız," diye emretti. Düşünceleri gölgeliydi, ihtiyatkârdı.

Bunun üzerine Zoya acı ile yüzünü buruşturdu. "Saldıracaklar!" dedi.

Zoya bunu dediği anda birkaç büyük gölge yanlarından geçti ve hızlıca yok oldu. Irina herkesin duyabileceği şekilde, "Oz bunlar!" diye haykırdı.

Motya, "Umarım ölmeyiz," diye homurdandı umursamazlıkla. O bir endişe taşımıyor gibi görünüyordu ancak alnından akan terler, bunun aksini iddia ediyordu.

Bunun üzerine Kral Lev, hızlı bir hareket ile keskin ve ölümcül kılıcını tek bir hamle ile kınından çıkarıp defans pozisyonunu aldı. Sağ eliyle kavradığı kılıcını, her an birini öldürecek edasıyla tuttu.

Kral böyle yaptığı için herkes silahlarını çıkarttı ve pozisyon oluşturdular. Daire olmuşlardı. Her bir yandan dev gölgeler geçmeye devam etti. Gittikçe çoğalıyordu. Ancak görünürde gölge hariç hiçbir şey yoktu. Bu da onları deli ediyordu. Ozların da amacı buydu zaten. İnsanların ilk önce zaaflarıyla oynayıp güçsüzleştirirler, sonra ise saldırıya geçerlerdi. Ancak ozlar bu yöntemin onlarda geçerli olmadığını bilerekten sadece korkutmaya çalışıyorlardı. Ozlar buna bayılırdı. Onlar insanları korkutmayı benimsemişlerdi. Onlar bir şey yapmasalar bile, görünüşleri insanları korkutmaya yeterdi.

Dev gibilerdi, onları yenmek imkânsız gibi görünürdü her zaman. Ortalama, iki insanın toplam boy uzunlukları kadarlardı. Zayıfı da vardı, şişmanı da. Kulakları ve burunları çok büyüktü. Üç tane gözleri vardı. Üçüncü gözleri alınlarının tam ortasında olurdu. Ten renkleri tamamen siyahtı. Saçları genelde sarı ya da kahverengi olurdu. Siyah vücudunun üzerine hiçbir şey giymezlerdi. Akılsız yaratıklardı. Salyaları ağızlarından asla eksik olmazdı.

Birkaç saniye sonra o gölgeler yerini, bedenlere bıraktı. İki tane dev oz, tam karşılarındaydı. İki oz ile başa çıkabilirlerdi. Ölmeyeceklerdi. Yani öyle umuyorlardı.

Büyük oz, elini Lev'e doğru savurdu. Lev ise ileriye savrularak, aldığı darbeden dolayı acı ile inledi. Biraz yaralanmıştı. Bacağının alt kısmı epey acıyordu ve kanıyordu. Kumaş yırtılmıştı. Irina koşarak Lev'in yanına gitti. Elini Lev'e uzattı. Lev, Irina'nın eline tutunarak kalktı ve topallayarak savaş alanına gitti.

Irina, "Sizi iyileştireceğim, efendim," dedi baltasını ozun ayağına savururken. "Biraz dayanın."

Alek, sağlam mızrağını daha sıkı kavradı ve önden koşarak, mızrağını ozun bacağına sapladı. Ancak bu mızrak, ozda hafif bir sille etkisi yaratmıştı. Alek hışımla mızrağını çekmeye çalıştı fakat ozun teni o kadar kalın ve sertti ki bir türlü çıkmıyordu.

Bunun üzerine Zoya, çekinerek ozun bacağına gitti. Irina o ozu oyalıyor, Zoya'ya zarar vermesini engelliyordu. Zoya mızrağı çekmeye çalıştı, ama gücü yetersizdi. Bunun için, "Yardım!" diye bağırdı.

Alek hızlıca Zoya'nın yanına gitti ve mızrağı birlikte çekmeye başladılar. Bu sırada diğerleri, daha büyük olan ozla ilgileniyorlardı.

Sonunda mızrak, sızan kıpkırmızı kan ile beraber geldi. Alek gülümsedi ve oz harekete geçmeye başlamadan önce mızrağını daha sıkı tuttu.

YÜKSELİŞOnde histórias criam vida. Descubra agora