FİNAL • Büyülü Fosil Tırnak

21.4K 1.4K 399
                                    

Herkesin görüşlerini bildirmesini istiyorum bu bölüm, hayalet okuyucuların bile. Çünkü bu, Y.P'nin son bölümü, finali. Size bu kitapta veda etme vakti... Ama ikinci kitap da var ♥ 

Fosil tırnağı Petronus çok merak ediyordu. Bir anlığına, neden Lordhor'da böyle bir şey yok ki diye düşünmeden edemedi. Zaten Predezia her yönden daha güçlüydü. Toprak olarak aralarında epey fark vardı. Predezia çok büyüktü ve daha zengin, daha verimliydi. Toprakları çok iyiydi.

Üstelik bu fosilin namı tüm ülkeleri salmıştı. Predezia ve Lordhor ittifak devletleriydi ancak görünüşe göre bundan böyle olmayacaktı. Çok yakında yeni bir savaş başlayabilirdi, bunu kim bilebilirdi ki?

Ohandon ülkeyi iyi yönetemiyordu. Sefalet vardı ve bu berbattı. Saray dışındakilerle pek ilgilenmiyordu. Lev'i birçok konuda sevmezdi ama bu yönden severdi; saray dışındakilerle ilgileniyordu. Evet, sokaklarda zengin insanlar fink atmıyordu ancak en azından Lordhor'daki gibi açlıktan ölen insanlar yoktu.

Savaş olursa tam açlık olurdu. Bir de bu savaşa diğer ülkeler de karışırsa... Bu sefer yeşillerin nesli gerçekten de Büyük Savaş'ın öncesindeki siyah ırkı gibi tükenebilirdi. Yeşiller nesillerini devam ettirmek zorundaydı. Evet, onları pek sevdiği söylenemezdi ancak onlar da bir insandı. Bunu o da biliyordu.

Eğer savaş çıkarsa, Predezia ve Lordhor'un barış antlaşması sona erebilirdi. Ki dünyanın en güçlü krallıklarından biri de Lordhor ve Predezia idi. Elbette en ama en büyüğü Krastaza Krallığı'ydı. Ardından Predezia geliyordu. Krantaza Krallığı'yla bir işi yoktu. Asıl savaş Predezia ve Lordhor arasındaydı ama eğer bu iki krallıkta savaş çıkarsa, bu diğer ülkeleri de etkilerdi.

Ama eğer ki Ohandon sessizce öldürülüp Petronus tahta geçerse, savaş falan çıkmazdı. Lev bunu nasıl başaracaktı?

O mu çok zekiydi, Petronus mu çok saftı?

Lev bunu yapabilirdi.

Predezia'yı çoğu yönden seviyordu. Lordhor öyle değildi. Büyük Savaş'ta Predezia, Lordhor topraklarının büyük bir kısmını ele geçirmişti. O zamanlar Lordhor büyük bir açlık yaşamıştı. İnsanlar susuzluktan ölüyordu. O zamanlar tahtta Ohandon'un büyük büyük dedesi vardı. Bu savaş çok eskiden olmuştu ve barış antlaşması hâlâ geçerliydi. Antlaşma kırk yıl daha devam edecekti. Tabii bozulmazsa.

Petronus ve Lamird, Sgieen Denizi'nin kumsalına ulaştılar, fakat şaşırdıkları bir şey vardı.

Sgieen sahili hiç de tahmin ettikleri gibi değildi.

Issız değildi veya tek bir insandan yoksun bir yer de değildi.

Kıraathaneler, meyhaneler, tavernalar, insanlar kol geziyordu. Hatta kumsalın kenarında çeng çalan bir sokak çalgıcısı bile vardı. Bu işte bir terslik vardı. Neden harita burayı göstermişti?

Petronus kısrağından inmeden, başını Lamird'e çevirdi. Alt dudağını dişledi. "Burası da neresi?" diye sordu. İçinde tuhaf bir his vardı. İstediğine ulaşamayacağına dair bir his...

"Bizi buraya sen getirdin," diye mırıldandı Lamird omuz silkerken. "Doğru yere getirdiğine emin misin?"

"Eminim, Lam." Kulaklarını çeng sesi tırmalıyordu. Gözlerini kısıp ilerideki ışıklı deniz fenerine dikti. "Burası tam da Sgieen Denizi. Ohandon neden buranın haritasını almış? Ya onca yolu boşuna geldiysek?"

"Az sonra gün ağaracak, Petronus. Burayı kazalım ve bakalım."

"Etrafta onca insan var, bunu nasıl yapabiliriz?" Petronus gözlerini devirdi ve sıkıntıyla iç geçirdi. "Gerçekten de bir gariplik var. Kral Ohandon buranın haritasını boşuna çıkarmamıştır. Üstelik çıkarıp o kadar gizli bir yere saklaması... Gerçekten kuşkulanacak bir durum, değil mi?"

YÜKSELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin