haziran

4.2K 212 50
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

koyumorgokyuzu

***

Aylardan Haziran'dı, Haziran'ın on biri. Saat gece yarısına yaklaşıyordu. Islak çimenlerin çıplak ayaklarının altından kaydığını hissederek açık kollarıyla etrafında bir kez daha döndü. Gecenin içinde ılık bir rüzgâr, saçlarının arasında usul usul gezinerek ürpermesine neden olsa da umursamadı. Sonunda dönmeyi bırakarak ayaklarını sıkıca ıslak çimenlerin üzerine bastırırken, olduğu yerde sallanarak nefes nefese gülümsedi. Kanında dolaşan bir şey vardı; coşkun akan deli bir ırmak gibi ama kaynağını kendi içinden alıyordu. Tüm benliğini rüzgârıyla titreten, onu tamamen etkisi altına alan, ruhunu iplerinden çözülen özgür bir uçurtma gibi gökyüzüne bırakan, onu cesaretlendiren, kanının deli deli akmasına neden olan, adeta sarhoş eden ve bilhassa, oturduğu yerden sigarasını içerek onu izlemeye devam eden adamın derin bakan, kahverengi gözlerine baktığında etkisini artıran çok tehlikeli ama cezp edici bir şey...

Nedenini anlatmakta zorlandığı derin bir heyecan, nefesinin gürültüyle hızlanmasına neden olurken yutkunarak bakışlarını Kemal'e eğdi. Üzerindeki yazlık elbisenin mütemadiyen uçuşan eteklerini düzeltirken "Ali," diye sızlandı. "Bitmedi mi sigaran?"

Adam, oturduğu yerde hafifçe kıpırdanırken bacaklarını öne uzatarak kendisi için daha rahat bir pozisyona geçerek dişlerinin arasında çiğnediği izmariti baş ve işaret parmağının arasına alıp ne kadar kaldığına baktı. Sigarasının çoktan bittiğinin farkındaydı ancak bunu görmek, yine de onu durumdan memnun olmadığını anlatmak istercesine huysuzca kaş çatmaktan geri koymadı. Yaklaşık yarım saat önce Dila, dans etmeleri için ilk teklifini yaptığında sigarasının bitmediğini bahane ederek oturduğu yerden kızı izlemeye devam etmişti. Sigarasının zehirli, kara dumanı mı yoksa kızın teninden yükselen kışkırtıcı karanfil kokusu mu daha etkiliydi; bir türlü emin olamıyordu. Üzerindeki kırmızı, yazlık elbisenin açıkta bıraktığı pürüzsüz, yumuşak tenine bakmaktan kendini alamazken boğazının kuruduğunu hissederek zorlukla yutkundu.

"Haydi, Ali Kemal!"

Ali Kemal? Melike, diğer herkesin aksine ona Kemal yerine Ali demeyi tercih ediyordu. Genellikle, diye düzeltti içinden. Bazen, tıpkı şimdi olduğu gibi sabırsızlandığında ya da kızıp öfkelendiğinde iki ismini birden söylüyordu. Bu ayrıntıyı bilmenin, yani kıza bu kadar yakın olmanın sebep olduğu mutluluk dudağının kıyısında incecik bir gülüşün filizlenmesine neden olurken başını kaldırdı. Onun durumu da Melike'den farklı değildi; herkes kıza Dila demeyi tercih ederken Kemal, kendine dahi izah etmekte zorlandığı güçlü bir istekle kıza Melike diye seslenmeyi alışkanlık edinmişti. Düşüncelerini bir kenara bırakmaya karar vererek ayaklanmaya hazırlanıyordu ki Melike'nin sesi yeniden duyuldu.

MilatWhere stories live. Discover now