1/"Aramıza girmeyeceksin."

4.6K 255 95
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

blackpearlfatma

***

Dila, bir kez daha duvardaki saate baktı. En son ne zaman böyle gergin hissettiğini hatırlamıyordu. Babasının çoktan gelmiş olması gerekmiyor muydu? Sonuçta aklına estiği için öylece çıkıp gelmiş ya da basit bir ziyaret için geçerken uğramış değildi; sınır dışı edilmişti. Aklından geçen düşünce sabırsızca göz devirmesine neden olurken bir kez daha tekrar etti. Resmen sınır dışı edilmişti. Normal şartlar dâhilinde, Saim Kırcalı bu haberi aldığı gibi yanına gelmiş olurdu ama kız, saatlerdir babasının gelmesini bekliyordu ve beklediği süre uzadıkça, aklına olmasını hiç istemediği ihtimaller gelmeye başlamıştı. Bu gecikmenin, Kemal'le bir ilgisi olabilir miydi? Aklından böyle bir ihtimali geçirmek bile nefesinin kesilmesine neden olurken gözlerini kapatarak elini kalbine bastırdı.

Dönüşünün nelere sebep olacağını şimdiden öngörmesi elbette mümkün değildi ama birilerinin, özellikle de Ali Kemal Barut'un canının yanmasına sebep olmayı asla istemiyordu. Yedi yıllık sürgününün başlangıç noktası da tam olarak buydu; babasının, Ali'ye bir zarar vermesini engellemek. Bakışları, pencereden görünen geniş bahçeye kaydığında ürpererek nefesinin tuttu. Tek bir noktaya dalıp gittiğini fark etmeden zihnindeki görüntülerin, kulaklarında yankılanan sesler, bilhassa kendi çığlıkları ile birleşerek içinde derin bir titreyişe sebep olduğunu hissettiğinde irkilerek gözlerini kapattı. Kirpiğinden kayıp yanağı boyunca süzülen bir damla gözyaşına kadar, gözlerinin dolduğunun dahi farkında değildi.

Neler olduğunu dün gibi hatırlıyordu ama üzerinde düşünmemeyi tercih etti. Bugün olsa yine aynı şekilde davranırdı ama bundan sonrası için önemli olan, geçmişte neler yaşandığı değil, şu anda neler olacağıydı. Babasının bu yaşananlara, geri dönmüş olmasına, üstelik kalmak istemesine nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu; hatta bu konuda en ufak bir tahmin dahi yürütemiyordu. En iyimser bakış açısı, kısa bir süre için de olsa adamın, burada kalmasına ses çıkarmaması olurdu ki genç kadın ilk etapta, bu kadarına bile razıydı. Dönüşüne, Ali'nin nasıl bir tepki vereceği ise tam bir muammaydı. İşin aslı kadın, adamın onu kollarını iki yana açarak karşılamayacağını adı gibi biliyordu ama yine de iflah olmaz bir umutla böyle bir karşılama hayal etmekten kendini alamıyordu.

Ayrılıklarına neyin sebep olduğu, onun kadar Ali'nin de malumuydu. Dila kenardaydı; kenarda olduğunu ve tüm o karmaşanın içinde, nefessiz kalırcasına yalvardığını, kollarını bir kelepçe gibi sıkıca kavrayan ellerin tutsaklığından kurtulmak için deli gibi çırpındığını, ciğerleri sökülene kadar ağladığını ve çok daha fazlasını, her şey sanki biraz önce yaşanmış gibi net bir biçimde hatırlıyordu. Kemal'in başına ise, bir silah dayanmıştı; tam şakağının üzerine. Silahın soğuk namlusu ona çevrilmiş gibi ürperirken, gözlerini kapatarak beceriksizce nefes almaya çalıştı. O kıyametten nasıl olup da ikisinin de sağ salim çıktığına, hala inanamıyordu. Üzerinde durmamaya karar verdi, düşünmeye devam ettikçe kendini daha kötü hissediyordu.

MilatWhere stories live. Discover now