5/"Öyle uzaktan..."

2.6K 197 112
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

HilalSar853

***

Yedi yıl sonra ilk kez, odasındaydı. Yatağın içinde sırt üstü uzanmaya devam ederken, esneyerek elleriyle yüzünü kapadı. Huzurlu bir uyku çektiği söylenemezdi; üç, en fazla dört saat uyumuştu. Gece boyunca pencereden bahçeyi izleyerek Ali'yi düşünmeye devam etmişti. Adamı görmeden yedi saat bile geçiremediği zamanları hatırlarken, buruk bir gülümsemeyle gözlerini kapatarak başını öne eğdi. Bazen, şu anda da olduğu gibi, içinde bulunduğu duruma inanmakta zorluk çektiğini hissediyordu; yeryüzünde hiçbir güç onu, adamdan yedi yıl ayrı kalabildiğine inandıramazdı ama öyleydi. İşlerin nasıl olup da bu hale geldiğini anlamıyordu ama bunu gerçekten yapmıştı.

Yedi yıl boyunca her anını Ali'yi özleyerek geçirmiş, yokluğunu ezberlemişti. Babasının onu gönderdiği o sürgün şehrinde uykusuz geçirdiği üçüncü günün sonunda olmalıydı, pencerenin kenarında sızıp kalmıştı da uyandığında, demek Ali'nin olmadığı bir güne böyle uyanılıyormuş, diye düşünmüştü; ilk günkü gibi hatırlıyordu. Böyle, yani dalından düşen bir yaprak gibi üşüyerek, havada asılı kalan bir damla yağmur gibi amaçsızca, üstelik yapayalnız... Bazı sabahlar, adama dair en ufak bir ayrıntıyı dahi unuttuğuna dair huzursuz edici bir kuruntuyla ağlayarak uyanır, kalbinde derin bir ağrı hissederdi. Öyle sabahlarda yataktan çıkmak istemez, adamın yokluğunun sebep olduğu sızının avucuna sığınmak ister gibi küçülerek yorganın altında öylece kıvrılırdı.

Bazen kalabalığın, tüm o sesin ve gürültünün içinde öylece durur, gözlerini kapatarak adamın yüzünü hatırlamaya çalışırdı. Unutmak kâbusuydu, adama dair en küçük ayrıntıyı bile unutmaktan ölesiye korkuyordu. Ali'nin yüzü saniyeler içinde tüm gerçekliğiyle zihninde belirirken hem heyecanlanır, dudakları gülümsemeye benzer bir kıvrımla kıpırdanır hem de gözlerinin dolduğunu hissederek çatık kaşlarıyla ağlamamak için kendini tutmaya çalışırdı. Adamı unutmadığı, yüzünü hala en ince ayrıntısına kadar aklında tutmayı başarabildiği için duyduğu heyecan; daha yüzü gözlerinin önünde belirlemeye başlamadan, tüm şiddetiyle kaburgalarına vuran başka bir duygu – özlem -tarafından hızla bertaraf edilirdi.

Adamdan uzakta geçirdiği zamanı, hiç kolay geçirmemişti. Özellikle Ali'ye duyduğu özlemin dayanılmaz boyutlara ulaştığı bazı akşamlarda, bir taksiye binip havaalanına gitmemek, oradan da ülkesine, ailesine, evine ve tabi ki adama dönmemek için, kendini ikna etmek istercesine evin içinde dört dönerdi. Oturamazdı, yatamazdı, bekleyemezdi, uyuyamazdı; hatta bazen nefes bile alamazdı. Sürekli hareket halinde olmaya çalışırdı çünkü durursa, tükeneceğini bilirdi; durursa, kendine yakalanacağını bilirdi. Titreyen ellerini göğsünün üzerine bastırır, parmakları acıyan yeri bulmak istercesine kalbinin üzerinde oyalanırken, gözlerini kapatarak ruhunun biraz olsun sükûnet bulması için dua etmeye başlardı. Böyle anlarda, bir dua gibi adamın yüzünü de okurdu.

MilatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin