7/"Sen yoktun."

3.4K 225 201
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

zynpalknyc

***

Kadının titreyen sesi, ruhunda derin bir sarsıntıya neden olurken sabırsızca dudaklarını yalayarak dişlerini sıktı Kemal. Bu gece tahammül etmekte zorlandığı pek çok şey olmuştu, en başta da kendisi. Melike'yle yan yana olduğu her an aklının, kelimelerini dahi seçemeyecek kadar başından gittiğini unutmuş değildi lakin hatırlamak, onu şimdiye kadar hiç böyle paramparça etmemişti. Kadının nasıl olup da sesindeki incecik titreyişle bile onu böyle derinden yaralayabildiğine akıl yetirmekte zorlanıyordu. Esasen Melike'yi, kadının ondaki anlamını ve ona karşı hislerini mantıkla izah etmeye hiçbir zaman kalkışmamıştı; hatta buna cüret dahi etmemişti ama el insaf, bir insan kendi kalbini anlamakta bile bu kadar zorlanır mıydı?

Kadın, ona bunu nasıl yapıyordu? Bu soruya cevap bulabilmek için kaç ömür harcaması gerektiğini bile bilmiyordu. Melike'nin, benliği üzerindeki hâkimiyetine çoktan boyun eğmemiş miydi? Zaten tüm ruhuyla kadına teslim olması bir yana; azatlı bir köle, hatta çok daha iyisi, iflah olmaz bir meczup gibi yıllarını, kadının bastığı toprakta bile kokusunu arayarak geçirmemiş miydi? Kırık bir gülüşle dişlerini dudağına bastırırken, gözlerini bir anlığına yorgunca kapatıp açtı. Tüm bunlar bir yana, bir de içinde bulundukları zor şartlar vardı ve gerçek şu ki Kemal'in, Melike'yi rüyalarında bile kendine istemeye yüzü yoktu.

Saim Kırcalı, onu öldürmek için şerefi üzerine yemin etmişken, kızıyla nasıl bir gelecek hayal edebilirdi ki? Yedi yıl olmuştu; dile kolay, yedi yıl ve adam, kadının bunca zaman sonra döneceğini rüyasında görse inanmazdı ama dönmüştü işte. Üstelik buna öyle hazırlıksız yakalanmıştı ki toparlanması bir türlü mümkün olmuyordu. Göğsünde bir yerin şiddetle sızladığını farkındaydı, akan kanı da hissediyordu ama tam olarak nereden yara aldığını bir türlü bulamıyordu. Sanki baştan ayağa tüm varlığı, amansız bir yaradan ibaret hale gelmişti. Böyle bir şey mümkün müydü? Sıkıntıyla iç çekerek soruyu başta türlü sormayı denedi. Böyle bir şey, nasıl mümkün olabiliyordu?

Hayatında biri olduğuna dair söylediklerinden sonra zaman öyle yavaşlamıştı ki seslerin kulağında derin bir uğultuya sebep olduğunu fark ederek kaşlarını çattı. Saklamaya karar verdiği de söylenemezdi ama kadına Sevda'dan bahsetmeyi istememişti, gerçekten. En azından bu şekilde değil, şu anda değil... Gerilerden kulağına dolan sesler şiddetlenirken, nefes almakta zorlandığını hissederek dudaklarını araladı. Söylediklerinden sonra Melike'nin sessiz kalmasını elbette beklemiyordu ama tepkisinin, ona böyle sert çarpacağını da hesap edememişti. İşin açığı, şu ana kadar olan şeyleri de hesap etmemişti.

"Ali Kemal, kenara çek dedim!" Melike'nin ona yine sadece ilk ismiyle seslenmesi için durup yalvarabileceğini düşünürken kadının, kırgınlığını gizlemediği soğuk sesiyle ürperdiğini hissederek kirpiklerinin titreşerek kapanmasına izin verdi. Ruhu çekiliyor gibiydi; şu an kesseler bir damla kanı akmazdı. Kadını umursamamaya karar vererek tüm dikkatiyle yola odaklanmaya çalıştı. "Durdur arabayı, Ali Kemal!"

MilatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin