DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

36 1 0
                                    

Merhabalarrrr

Büyük spoiler lakin medyayı bölüm sonunda anlicaksınız.

Veee ufak bir haberim varrrr. Bundan sonraki bölümlerde benim gözümden en azından, karakterlerin nasıl gözüktüğünü görmeniz adına bölüm başlarına fotoğraf eklicem medyadan ayrı. Veee elbette Mevsim'le başlicammmm.

(Güncellemeeee Mevsim için seçtiğim modelin aslında tam olarak onu yansıtmadığına karar verdim eğer Mevsim vibe aldığım bir model olursa fotoğrafı buraya bırakırım🙃)

Keyifli okumalar 💋

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bazı duygular anlatılmaz, paylaşılmaz, saklanır, büyür, çığ olur ve önüne gelen her şeyi içine alıp yok eder. İşte benim acımda böyleydi. Şimdilik sadece büyümekle meşguldü. Ama biliyordum ki bir gün çığ olup akıcaktım, acıma ses vermeyen herkesin üzerine.

Bencillik miydi bu? Hayrı hiçte bile, değildi, olamazdı. Acı çeken herkes buna sebep olana haddini bildirmek isterdi. Bende yapmalıydım. Yapackatım. Neden mi? Çünkü benim acılarım hafife alınacak şeyler değildi. 15 yaşında ki Mevsim'in bir suçu yoktu, yeni doğmuş Mevsim'in de bir suçu yoktu, olamazdı. Yeşim'i kaybeden Mevsim'i itiraf etmek gerekirse biraz suçluyordum. Bana seslenmişti. Belki de son kelimesiydi ismim. Ama benim aciz vücudum yenik düşmüştü. Kurtaramamıştım kardeşimi. Alamamıştı onun zayıf bedenini o katillerin elinde. Şans mıydı beni geride bırakan? Şans böyle bir şey miydi? Beni mutlu etmesi gerekmez miydi? Ama mutlu değildim. Canım yanıyordu. Her gün her saniye bir acı nasıl katlanırdı, bu acı katlanıyordu.

Bazen hafifliyordu inanılmaz bir şekilde çünkü o oluyordu yanımda. Tutuyordu elimi gerekirse sarıyordu belimi. Korkma diyordu. Söz bile vermişti. Gün geçtikçe beni daha da sahipleniyordu hissediyordum. Daha nazik daha samimi. Yıkılmaz gibi duran duvarları eriyordu karışımda.

Daha ilk geldiğim haftalarda alerjisine rağmem Mandelinayı kabul etmişti benim için. Şimdi de karşımda mamasını veriyordu. Oda farkındaydı, değişiyordu. Ama sanki bunu istiyordu da, ihtiyaçı var gibiydi. Aslında bilmiyorum belki de benim ona ihtiyaçım olduğu için onunda bana ihtiyaçı var sanıyordum.

Karşımdaki adam mama paketini dolaba yerleştirirken yemek masasına kurulmuş onu izliyordum. Arkasını dönüp bana doğru yöneldi. Yanıma geldiğinde, yanımda duran sandalyeyi hafifçe kendine çekip bana döndürdü ve oturdu. "Ne yapıcaz senin bu ağlayıp ağlayıp kızarttığın gözlerini küçük?" diyen adam elini kaldırıp yanağıma yerleştirdi. Baş parmağını gözümün üzerinde gezdirdi. Bu tarz temaslarına artık alışmaya başlamıştım. Hoşuma da gidiyordu itiraf etmek gerekirse. Oda farkındaydı rahatsızlık duymadığımın.

"Çirkin mi gözüküyor?" dedim ciddiyetle. "Hayır çirkin falan değil." Sinirle baktım karşımdaki adama. "Madem çirkin değil niye dert ediniyorsun polis?" dedim. Oldukça ciddiydim. "Artık ağlamanı istemiyorum sadece." dedi bir anda. Bu beklemedik cümle beni heyecanlandırmıştı. Gülümsedim.

"Yapma böyle polis tutulurum sana görürsün gününü," dedim alayla. Karman da güldü. Ama aklına bir şey takılmış gibiydi. "Aramızdaki yaş farkı seni korkutmuyor mu?" dedi adam fazlasıyla ciddi bir yüz ifadesine büründü. Sorunun cevabını geçekten merak ediyor gibiydi. Bu benim de ciddiyete burunmeme sebep oldu. Yutkundum. Yani şimdi aramızdaki yaş farkı sorun olsa dün gece yaşanır mıydı? Yani evet bir şey olmadı ve ben geceyi kollarında ağlayıp yorgun düşerek bitirdim ama nede olsa öncesinde olanlar malumdu.

"Aşkın yaşı olmaz diye bir laf var duydun mu sen hiç?" dedim aynı ciddiyetle. Polis anladım der gibi başını salladı ve yanımdan kalktı.

Ne olmuştu şimdi. İstediği cevabı verebilmiş miydim? İstemsizçe dudaklarımı ısırmaya başladım. Bir an hayatımı çarpı ikiye almış gibi hissettim. Ben mi bazı duyguları fazla hızlı yaşamaya başlamıştım? Yoksa insanlar bu duygularda gerektiğinden fazla mı boğuluyordu? Bu adam bana iyi geliyordu. Neden bunu ondan saklamalıydım ki? Dün geceden sonra bile bana olan tavrı bir gram değişmemişti. Benden nefret etmemiş, iğrenmemişti. Aksine özür dilemişti hemde kendi suçu olmayan bir şey için. Sonra ağlamamı da istemediğini söylemişti. Bir şeyleri yanlış mı anlıyordum acaba? Aşktan anlamazdım. Sevilmek ne tam olarak bilmezdim. Bu yüzdendi zaten bu anlamsız düşünceler. Belki de artık duygularım hakkında biriyle konuşmanın vakti gelmişti. Aklımda net bir isim vardı. Ondan başka kime ne sonra bilirdim ki?

SİYAH İNCİ Where stories live. Discover now