7. BÖLÜM "YANLIŞ KİŞİYİ MÜHÜRLEDİN BÜYÜCÜ"

310 33 12
                                    

Uzun zaman sonra ellerim ile evrenselleştirdiğim piyanodan, parmaklarımı biten şarkının etkisiyle çekebildiğimde kendime kısmen gelebilmiştim. Tabii durgunluğumun bir sebebi de salondaki ölüm sessizliğinin ardına gizlenmiş hızlı nefes alışverişleriydi. Kimseden ses çıkmaması biraz korkutsa da bir o kadar da mutlu etmişti, beni. Zira onlara verdiğim büyük dersin sonucu tatlı bir şekilde havada dolanıyordu.

Kısa bir süre daha öyle beklediğimde, en sonunda bu tatlı mutlulukta sinirlerimi bozmayı başarmıştı. Yalnızlık ve sessizliği sevmeme rağmen, şu durum, küçük çaplı şartellerimi indirmişti. Belki buraya alışmamdır diyip aklımdakileri uzaklaştırdım bir çırpıda.

Son zamanlarda sürekli yanılmam ve sinir olmamam gereken şeylere kendimi fazla kaptırmam, gerçekten pes dedirtiyordu.

Duygu tepkilerimin ardı arkası kesilmiyordu. Ben ki, konuşmaya tenezzül etmeyen kız, şimdi konuşmayı bırak ağlıyor, yeri geldiğinde gülüyor, tartışıyor, tüm insani özellikleri ya da varlık mı demeliyim bilemiyorum, bütün hücremde gösteriyordum.

Huzur ve sıkıntıyla karışık, etrafa, daha doğrusu karanlığın arasında can çekişen birkaç odak noktaya bakarken, bir kahkaha sesi patladı sessiz salonda. O kadar egolu, kendini beğenmiş, ses tellerinde pireler dolanan, kulak tırmalayıcı tizlikte bir kahkahaydı ki, kim olduğu salonda sırıtıyordu.

Ada!

Arafta kalmış hislerim sıkıntıya doğru yol alırken ayağa kalkmaya çalıştım, piyanodan destek alan ellerimle. Sanırım sinirlenecektim. Hayır hayır. Kesinlikle sinirlenecektim. Ada ve ona ayak uyduran değişik insan bozuntularına ...

Kahkahası son bulan kız salondaki kınayan bakışları ya da her ne şekilde bakıyorlarsa işte, fark etmiş olacak ki tiksindiğim sesini kesti.. Sonrada tiz sesi ile salonda adeta bir yankı yarattı.

"Ne? Sizce de komik değil mi?"

Olduğum yerde karanlığı izlerken ellerimi piyanonun üzerine koydum. Ada her zaman ki gıcıklığı ile bir de komiklik yapıp yapmadığını soruyordu. İlkokuldan çıkamamış ergen tavırlarına suratımı ekşitirken konuşan kişi ile net görmeyen gözlerimi devirdim. Aklı sıra beni korumaya çalışıyordu. Ya da... Ah! Bana ne?

Edward. O, her zaman kızlara zorbalık yapan 'bad boy' görünümlü, ancak hiçbir zaman da, hanım evladı hissiyatlarından kurtulamayan bir erkekti. Yaklaşık olarak, bir yıldır onun okuduğu lisede okuyordum ve anlaşamadığım erkekler listesinde başı çekiyordu.

Lisenin başlarında en çok dayağı o ve onun yanından ayrılmayan son sınıflardan yemiştim. Hangi kız, kendisini döven bir erkeğe güvenirdi ki? Başkasını bilmem ama ben güvenmeyi bırak, nefret ediyordum.

Neymiş efendim... Benim koruyucummuş (!)

Pabucumun koruyucu yarı tanrı bozuntusu piç herif.

Ben de zaten tüm evrene hakim bir kraliçeydim.

Hıh.

"Yeter artık Ada! Buraya, sen canının istediğini rezil edesin diye gelmedi millet. Kardeşinin doğum günü partisindesin. Hiç olmazsan Tuğba'ya saygı göster."

Ada'nın, bana olan alaycı tavırlarını, yapma bir sabırla hazmetmeye çalışan Uraz, sonunda dayanamayıp bağırmıştı. Nedense bana karşı bir vicdan azabı hissettiğini düşünüyordum. Muhtemelen beni savunarak da vicdanını az da olsa hafifleteceğine inanıyordu. Tabii bu davranışının sonuçlarını düşünmeden hareket ettiği için sahnede adeta kükreyen âmâ genç kızın sözleri içini bir buz kütlesine çevirip üzerine kazığı geçirmişti.

Galanodel ✓Where stories live. Discover now